Bugun...
SON DAKİKA

İttifaklar arası ittifak ihtiyacı!

 Tarih: 04-05-2023 11:35:00
ENGİN ÖNEN

 

Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, yolsuzluk vakaları ve akut yoksullaşma herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansa, iktidar yerle bir olurdu. Ülkemizde yaşananların çok daha azının birçok ülkede iktidarı yerinden ettiği örnek sayısı bir hayli fazladır.

Bu açıdan bakınca Erdoğan’ın halen yüzde kırkın üzerinde bir desteğe sahip olmasını anlamak zorlaşıyor.Belki tersini söylemek de mümkün. Diğer kutup ve bloktan bakınca şu anda Kılıçdaroğlu’nun kazanmaya yakın aday olmasını anlamak da kolay olmayabilir.

Bu tam da kutuplaşma siyasetinin toplumda yerleşmiş olmasıyla ilgili bir durumdur. Herkes kendi bulunduğu yerden bakınca ve toplumu kendi çevresinden ibaret görünce bütünü anlamak ve algılamak zorlaşıyor.

Doksanlardan itibaren dünyadaki küreselleşmenin ülkemize yansıması kimlik siyaseti için oldukça elverişli bir ortam sağlamıştır. Ulus devletlerin zayıflaması ve neo liberal dalga ile sosyal devlet anlayışının terk edilmesi, etnik ve dini kimlikleri sığınak alanı haline getirmiştir.

Giderek güçlenen bu eğilim bir yandan dinci ve etnik siyaseti beslerken bir yandan da toplumda endişeli modernler dediğimiz bir ulusalcı ve laik bir reaksiyona yol açmıştır.

Bu konu daha detaylı analiz gerektirmektedir ama özetle ifade etmek gerekirse bu bölünme önemli ölçüde ekonomik değişkenin seçmen tercihlerindeki eski önemini zayıflatmıştır. Buna bağlı olarak seçmenlerin coğrafi dağılımı bu bölünme ekseninde katılaşmış, bir seçimden diğerine seçim haritası renkleri neredeyse sabitlenmiştir.

Oysa ki doksan öncesi dönemde ve çok partili hayat boyunca her seçimde yükselen lider ve parti ülkenin kahir ekseriyetinde etkili olabiliyordu. DP, AP, Ecevit’in CHP’si, Özal’ın ANAP’ı, DYP ve SHP ülke genelinde birinci parti olduklarında bütün coğrafi bölgelerde birinci parti oluyorlardı.

Yükselen parti tüm ülkeyi etkisi altına alabiliyordu. Ekonomik değişkenler genellikle etnik ve dini değişkenlerden daha öne çıkıyordu. CHP ve SHP neredeyse yüzde beş oy alamadığı Güney Doğu illerinde birinci parti olabiliyordu. AKP’nin etkili olamadığı kıyı Ege illeri ve metropollerin üst orta sınıf semtlerinde DP; ANAP ve DYP kolaylıkla birinci parti olabiliyordu. Söz konusu bölünme ve endişeler nedeniyle DP, ANAP ve DYP’ye destek veren modern muhafazakarlar önemli ölçüde laiklik ve Cumhuriyet hassasiyeti ile CHP’ye yönelmişlerdi.

Bir süredir seçmen yığınlarının bir bloktan diğerine geçmesi zorlaştı. Buna çare olarak ittifak modeli devreye girdi. Bu bir yönüyle kutuplaşmayı yumuşatan bir model olarak düşünülebilir. Nitekim Kılıçdaroğlu’nu aday gösteren ittifak partilerinin tamamının muhafazakar olması buna örnektir. Bunun seçmene yumuşama yönünde az veya çok yansıması olacaktır.

İttifaklar tek başına ne Cumhurbaşkanlığı ne de parlamento seçimlerinde düğümü çözmeye yetmiyor. Nitekim bu defa ittifaklar ittifakı devreye girmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakının ittifakı düğümü çözecek gibi. Güneydoğu ve metropollerdeki Kürt seçmenler ve sosyalistler aynen yerel seçimlerin kaderini tayin edecek gibi gözüküyor.

Parlamentoda ise yine bu iki ittifak arasındaki ilişki biçimi demokrasinin geleceğinde en belirleyici rolü oynayacaktır. Çok kolay bir süreç olmasa da.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI