Bugun...
SON DAKİKA

Benim Alevilerim (1)

 Tarih: 26-04-2023 10:55:00
ENGİN ÖNEN

Kılıçdaroğlu’nun, “Ben bir Aleviyim, Hak, Muhammed, Ali diyen bir gelenekten geliyorum. Samimi bir Müslümanım” çıkışı oldukça isabetliydi. Zamanlaması da iyiydi bence. Çünkü seçim propagandasında aleyhinde kullanılmaya başlandığı döneme denk gelmişti ve bu ayrımcı propagandayı belli ölçüde etkisizleştirdi.

Uzun yıllar tek din, tek etnisite anlayışına uygun bir uluslaşma denendiği için Türk ve Sunni İslam dışındaki kimlikler asimile edilmeye çalışıldı. Devlet diğerlerini yok saydı ve dışlayıcı, ayrımcı bir politika izledi.Eğitimde, bürokraside ve hatta orduda.

Ancak bir süredir artık yok sayma şeklindeki anlayışın işe yaramadığı anlaşıldı. Belli ölçüde de olsa farklı kimlikleri kabul etme anlayışı ortaya çıktı.

Din ve etnik kimliklerin çeşitli boyutları bulunmaktadır. İnanç düzeyinden örnek verecek olursak, devlet dini ve halk dini diye ayrım yapabiliriz. Devlet Diyanet İşleri Başkanlığını kurarken Sunni İslamı devlet dini olarak benimseyip finanse etmiş ve ideolojik bir aygıt olarak kullanmıştır.

Ancak devlet böyle bir yol seçti diye diğer inançlar ortadan kalkmaz. Kalkmadı da. Tekke ve zaviyeler yasaklanınca da kalkmadı, sadece yer altına indi. Uygun ortam bulunca da tekrar ortaya çıkıp daha da yaygınlaştı.

Örneğin Aleviler artık oldukça görünür durumdalar. Doksanlı yıllardan itibaren derneklerini, vakıflarını ve hemen her il ve birçok ilçede cem evlerini kurmuş bulunuyorlar.

İlginçtir ilk Alevi Bektaşi Kültür Derneği İzmir’de MHP kökenli bir kişi tarafından ve dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in desteği ile kuruluyor. İsmet Sezgin’in Dersim sürgünü bir aileden geldiğini çok sonra öğrendim.

Benim hayatımda Alevilik ile tanışmam ve temasım anlamında çeşitli dönemler oldu. Bu dönemler aslında Türkiye’de bu olayın geçirdiği evrelere de ışık tutacak nitelik taşımaktadır.

Yetmişli yıllarda orta ve lise eğitimimi Urla’da yatılı olarak gerçekleştirdim. O dönem Çeşme, Karaburun ve Seferihisar’da lise olmadığı için bütün Yarımada çocukları olarak Urla’da toplanırdık.

O yıllarda Alevi kavramı gündelik dilde pek anılmazdı. Çocukluğumda Kızılbaş tanımını duymuştum ama anlamını bilmiyordum. Meğer Bademler köyünden arkadaşlarımız Tahtacı Alevisiymiş. Yıllarca bundan habersiz arkadaşlık yaptık. Ne pozitif ne de negatif bir ayrımcılık söz konusuydu. Hepimiz aynıydık. Farkın farkında değildik.

Lise son sınıfa gelince bir olay ile fark ettim bu farkı. Çeşmeli bir erkek arkadaşım ile Bademlerli bir kız arkadaşım arasında bir gönül ilişkisi sürüyordu. İkisi ile de çok samimiydim. Hatta gariptir bazen aralarında mektup taşırdım. Onlar birbirleri ile benimle görüştüklerinden daha az görüşürlerdi.

Lise bitmek üzereydi. Kız arkadaşım sevdiği erkeğe ulaştırmak üzere bana bir mektup verdi. Ama bu defa garip bir etki yaptı bu mektup. Erkek arkadaş yüzü karmaşık bir şekilde, “Engin gel etüde girmiyoruz” dedi. Urla meydanında Erdinç abinin lokantası vardı. İkinci kata çıktık. Rakı söyledi (o zaman meydandaki birçok lokantada rakı da bulunurdu) başladı anlatmaya.

Meğer kız ailesine bu durumu açmış. Ama aile şiddetle karşı çıkmış. Bizde dışarıya kız verilmez diye. O zaman işte farklı bir kültür tanıdım ilk defa. Ne demek verilmez anlamıyordum.

Boş ver diyordum birbirinizi seviyorsanız aile ne karışır ki, kaçarsınız. Uzun uzun konuştuk bunu. Sonra yurda döndük. Yurdun abilerindendik. Etüt öğretmenimiz Basri hoca, durumu az çok anladı ve kafasıyla geçin dedi, bizi sorgulamadan.

Bir de devrimci fikirlerle ilk tanıştığımız yıllardı yetmişlerin sonu. O dönem CHP içinde en çok sevdiğimiz ve sempati duyduğumuz milletvekillerinden biri Mahmut Türkmenoğlu idi. Gümrük ve Tekel Bakanı da olmuştu. CHP içinde sol kanada yakın bir politikacıydı. Bu tutumu ile bölgede ve gençler arasında sevilirdi.

Çok yıllar sonra Mahmut abinin de Tahtacı Alevisi olduğunu öğrenecektim. Ön seçimlerde büyük başarı sağlardı. O zaman particilikte pozitif veya negatif mezhepçilik yoktu. Bölgede Alevi çok azdı ama Mahmut Türkmenoğlu partililerden çok destek alırdı. Kimse mezhebine bakmaz, düşünce ve karakterini dikkate alırdı.

Üniversiteye başladığımda belli bir devrimci fraksiyona mensuptum. Bu arkadaş çevremin büyük çoğunluğu Tunceli, Erzincan, Çorum gibi illerden gelen kişilerden oluşuyordu. Onlar ağırlıklı olarak “kirvem” hitabını kullanırlardı “yoldaş” yerine. Benim de hoşuma giderdi doğrusu.

Ama mezhep falan hiç gündemimizde değildi. Alevilik ve dedelik vb devrimle tasfiye edilecek olan feodal kalıntılardı bizim için. Bugün bir kısmıyla halen görüşürüz. İçlerinde profesyonel siyasetle uğraşanlar yok sayılır. Bu nedenle mezhep kimliğini kullanan da yok gibidir. Asimile olmuş değiller, bilinçli bir şekilde inanç kimliğine itibar etmemektedirler.

Konu uzun. Yaşamımın diğer evrelerindeki bazı olaylar ve örneklerle devam edeceğim.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI