Bugun...
SON DAKİKA

LAİKLİK YOK EDİLİYOR…

 Tarih: 19-12-2022 20:12:00
ESEN GÖKTOĞAN

Laiklikten verilen ödünün azı ya da çoğu yok. Laiklik ve dinsel özgürlüğü çatıştırmak laiklik karşıtlığının yaygınlaşmasına, dinsel gericiliğin alanının genişlemesine yarıyor. Yargıda, siyasette, toplumsal yaşam tarzında ve birçokalanda verilen ödünler, yumulan gözler, çıkmayan sesler dinselliğin, aklın ve bilimin önüne geçmesine, aydınlanmayı yok etmesine neden oluyor. Daha da önemlisi eşitsizliği, adaletsizliği ve sınıfsal karşıtlığı perdeliyor, özgürlüğü ayrımlaştırıyor.

Din özgürlüğü tek başına öne çıkarılıyor. Bir dini, bir dinin bir mezhebini baskın kılıp onu devletin ve yaşamın tüm alanlarına yayıp egemen kılmak, diğer dinleri görmezden gelmek yada inanmamayı tanımamak din özgürlüğü değildir.

Laiklik olmadan din özgürlüğü olmaz. Laikliği koruyamazsak dinselliğin devlete, hukuka, eğitime, siyasete toplumsal yaşam tarzına girmesini de engelleyemeyiz.

Kimsenin inanmasına ya da inanmamasına karışılamayacağı gibi dinin devlete, hukuka, siyasete, yaşam koşullarına karışmasına da izin verilmemeli.

Düşünce ve bilim dinsel davranış kurallarının arkasına düştüğü an özgürlüğünü kaybeder. Hak ve özgürlükleri sınırlayarak, onların yerine şükretmeyi koyarak denetimi elinde tutar.

Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliktir. Laiklik din özgürlüğüne karşı değildir. Tüm özgürlüklerin olduğu gibi din özgürlüğünün de koruyucusudur ama dinin devlete, hukuka, yargılamaya girmesine izin vermez. Laik hukuk devletinde ve dolayısıyla mahkemelerde bütün dinsel inançlara ve inanmayanlara eşit davranacağına göre dinsel, geleneksel, siyasal, ekonomik hiçbir gerekçeyle hiç kimseye ayrımcılık yapılamaz. Hiç kimse tanımına yargı mensupları da girer hak arayanlar da.

Son yasa teklifinden anayasa değişikliğine kadar uzanan “dinsel simgelerle özgürlük paylaşımları “ ile laiklik yinebirinci sırada kendini hatırlattı. Gerici saldırı ve din istismarıkarşısında ezilen büzülen laik olmaz. Diyanet işleri tarikatların şemsiyesi haline gelmiştir. Kamu bütçesinin adeta işgalcisidir.Kadın ve çocuklar üzerindeki baskının sahibidir. Alevilere, gayrimüslimlere, ateistlere karşı ayrımcılığı körükler. Öyleyse bu gün 6 yaşında istismara uğrayan kız çocukları için feryat eden herkes önce Diyanetin kapatılmasını yüksek sesle haykırmalıdır.

Ama ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanı devlet mimarisinin merkezine taşınıyor. Protokolde en ön sıraya geçiyor. Adli yıl açılışları kürsüden dualarla yapılırken, buna Cumhuriyeti kuran partinin genel başkanı da katılıyor. Milli bayramda belediye kutlamalarında vals gösterisi yapılıyor diye muhalefet ortaklarından Babacan sopa gösterip  “Türkiye’nin dindar insanları adeta bir sınava çekiliyor, gözümüzden kaçmıyor. Milli günlerimiz üzerinden bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına izin vermeyiz. Bu zihniyete pabuç bırakmayız” diyebiliyor. Yine AKP sonrası tasarım ortaklarından Karamollaoğlu 6 yaşındaki kız çocuğunun cinsel istismarından değil, ailesinin bu konu konuşulduğu için çok rahatsız olduğunu ve artık bu konunun konuşulmasını istemediğini söyleyebiliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kanun teklifi ile açılan “başörtüsü” tartışması AKP ve ittifak ortağı Meclise anayasa değişikliği teklifi getirildi. “Başörtüsü” teklifine genelbaşkanının kadın olması ile övünen İYİP bu konudaki tavrını “olumlu bir kanaat içerisinde olduğumuz ve evet yönündedir” diye açıkladı. İranlı kadınlar “başörtüsü” altında tümözgürlüklerin yok olduğu bir sistemde yaşamlarını koyarak mücadele ederken, ülkemizde önümüze alternatif diye koyulan muhalefet başörtüsü teklifi sunuyor, AKP de bunu anayasa teklifine dönüştürüyor. Siyasal iktidar ve muhalefet dinsellik, gericilik, milliyetçilik, liberalizm, demokrasi, kapitalizm bataklığında laikliği de yok ediyor.

Bize AKPnin ilk dönem ruhunu yeniden diriltecek, ılımlı İslam sentezi ve piyasacılık dayatmasına göz yummamalıyız. Sağcılığın ve İslamcılığın farklı versiyonları arasına sıkışmamalıyız.

Cumhuriyetin bütün kazanımları yok edildi. Devletin çözülüşüne toplumun çözülüşü de eşlik ediyor. Toplum adeta bir felçli gibi davranıyor. Toplumsal tepkiler nerdeyse yok denecek durumda.

Toplumsal muhalefetin olmadığı, mitingsiz, grevsiz, yürüyüşsüz, protestosuz ve sandığa sıkışmış bir siyaset anlayışı, toplumsallığı giderek yok ediyor. “Tasada ve kıvançta ortaklaşmak” diyeceğimiz “ulus bilincinden” uzaklaşıyoruz.

Bu çözülüşün karşısına yeni bir kolektif kimlik kurarak “biz” olarak etnik kökeni, dini, mezhebi fark etmeksizin en geniş ve en gerçek birliği, halkın birliğini, emekçilerin birliğini kurabilmeliyiz. Ancak bu birlik bizi uçurumun eşiğinden alarak düze çıkarabilir.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI