![]() |
Tweet |
Türkiye’nin pek çok bölgesini etkisi altına alan orman yangınlarının ardından bu kez de kuraklık ve susuzluk sorunu gündemde. Özellikle İzmir’de derinleşen kuraklık, kent genelinde su kesintilerine neden oldu. 6 Ağustos’tan itibaren gece saatlerinde düzenli su kesintilerinin yapılacağı açıklandı.
İzmir’de yaşanan su krizine ilişkin düzenlenen basın toplantısında, yerel yönetimler merkezi yönetimi, iktidar ise yerel yönetimleri suçlarken, Türkiye Komünist Partisi (TKP) İzmir İl Örgütü krize ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
TKP İzmir İl Başkanı Tuğçe Sezen Gedik, emekli akademisyen Dr. Enver Yaser Küçükgül, Çevre Mühendisi Mehmet Faruk İşgenç ve partililerin katılımıyla düzenlenen toplantıda, su sorununun ardında kamu yararını gözetmeyen politikaların yattığı ifade edildi.
“İzmir’de En Pahalı Su Kullanılıyor, Şimdi Susuz Kalma Riski Var”
Toplantının açılış konuşmasını yapan İl Başkanı Tuğçe Sezen Gedik, orman yangınlarının ardından susuzluğun yeni bir kriz başlığı haline geldiğini belirtti. Gedik, “Yangınlar neredeyse sönecek alan kalmadığında son buldu. Şimdi yakıcı bir başka sorunla karşı karşıyayız. Yetkililer birbirini suçlayarak tartışmayı sürdürürken, halk susuz kalıyor. Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, bilim insanlarının uyarılarını küçümseyici bir tavırla karşılamıştı. Bugün İzmir, Türkiye’nin belki de en pahalı suyunu kullanmasına rağmen susuzluk riskiyle karşı karşıya” dedi.
Küçükgül: “Çeşme Projesi Yapılmadığı İçin Karareis’in Suyu Verilmiyor”
Emekli akademisyen Dr. Enver Yaser Küçükgül ise içme suyu kalitesinin düşük olduğunu belirterek, devletin ve belediyelerin bu konuda sorumluluklarını yerine getirmediğini söyledi. Tahtalı Barajı’na yıllarca atık su deşarj edildiğini hatırlatan Küçükgül, içme suyu standartlarının oldukça yetersiz olduğuna dikkat çekti.
Çeşme’deki su krizine de değinen Küçükgül, dikkat çeken bir iddiayı dile getirdi:
“İzmir’in suyu sağlıklı değil, Çeşme’de ise hiç su yok. 7 yıl önce Karareis Barajı için düğmeye basıldı deniyor ama baraj bomboş. Havuzlar yıllardır kullanılmıyor. Tarihte su ikmaliyle anılan Çeşme’de şimdi bir damla su yok. Hükümet, Çeşme Turizm Projesi hayata geçirilmediği için Karareis’in suyunu Çeşmelilere vermiyor. O proje için yapılan baraj, proje rafa kalkınca işlevsiz bırakıldı. Bu açık bir cezalandırmadır.”
Küçükgül, su kayıplarının da büyük bir sorun olduğunu belirterek, şebekeye verilen suyun yaklaşık %40’ının kaybolduğunu ve bu durumun teknolojik bir utanç olduğunu söyledi. DSİ ile buharlaşmayı önleyici bir proje yürüttüklerini ancak son anda iptal edildiğini ifade etti.
İşgenç: “Kesintiler Yönetimlerin Duyarsızlığının Sonucu”
Çevre Mühendisi Mehmet Faruk İşgenç ise su kesintilerinin temel nedeninin hem merkezi hem de yerel yönetimlerin duyarsızlığı olduğunu vurguladı. İşgenç, geçmişte de kuraklıkların toplumsal çöküşlere yol açtığını hatırlatarak, “Kuraklık bu topraklara yabancı değil, ancak kurumların buna hazırlıksız yakalanması kabul edilemez” dedi.
DSİ’nin ve İZSU’nun sorumluluğuna işaret eden İşgenç, Gördes Barajı örneğini verdi:
“Gördes Barajı kitaplara konu olacak kadar kötü yönetilmiş bir projedir. Su tutmuyor, barajın yapımı İzmir’e yük olurken bir diğer proje olan Kavaklıdere Barajı da atıl kaldı. Bugün İzmir uzun süreli su kesintileriyle karşı karşıya. Kesintiler mikrobiyolojik ve kimyasal riskleri de beraberinde getiriyor. Deniz suyu arıtımı pahalı bir yöntem. Su faturaları zaten yüksekken halk bu maliyeti nasıl karşılayacak?”
İzmir genelinde kayıp-kaçak oranının %26,77 olduğunu, İstanbul’da bu oranın %20’ye kadar düştüğünü belirten İşgenç, yalnızca bu farkın kapanmasıyla bile kente ilave su sağlanabileceğini söyledi. Çeşme’deki kayıp-kaçak oranı ise %28,5.
Son olarak, yaşanan su krizinin, suyun da tıpkı diğer kamusal hizmetler gibi özelleştirme politikalarının hedefi haline geldiğini gösterdiğini vurguladı.