Bugun...
SON DAKİKA

Bir Savaşın Arka Kapısı: Çeşme

 Tarih: 12-06-2024 14:03:00
BULUT KURTEL

Ilıca, Naziler ve on binlerce çaresiz mülteci

 

Türkiye, Gamalı Haç bayrağının bütün Avrupa'da kan ve mermi kovanları üzerinde dikildiği II. Dünya Savaşı sırasında başarıyla sürdürdüğü tarafsızlık politikası sayesinde topraklarına sirayet edebilecek bir musibetle karşılaşmamıştı. Elbette Ayasofya'nın minarelerindeki şerefelere makineli tüfekler yerleştirildi, sayısız genç dönemin zor şartları eşliğinde silah altına alındı, Kuleli Askeri Lisesi Konya'ya nakloldu ve hepimizin de bildiği gibi ekmekler karneyle verilmeye başlandı. Buna rağmen Türkiye, vahşetin odak noktası haline gelmiş kıta Avrupa'sında İsveç, İsviçre ve Portekiz gibi en güvenli ülke konumuna gelmişti.

 

Bu durum, zulümden kaçan sayısız insanın Türkiye'ye sığınmasına vesile olmuştu. Türkiye'ye getirilen Yahudi bilim insanlarıyla birlikte, Fransa'da Türk pasaportları verilerek Türkiye'ye gelmeleri sağlanan Sefarad Yahudileri ayrı bir başlığın konusu olsa da, bu yazımda Anadolu'nun batı sahilleriyle birlikte Çeşme'nin nasıl birer sığınak ve çıkış kapısı haline geldiğinden bahsedeceğim. 

 

İtalyan, Amerikan, İngiliz ve hatta Alman askerlerinin yolunun düştüğü, Yunan sivillerin ise sığındığı bu kıyılardaki hareketlilik Nisan 1941'de Alman güçlerinin Yunanistan'ı işgal etmesiyle başlamıştı. Yaklaşık bir ay sonra da Sakız Adası bizzat Alman güçlerinin eline geçecekti. Bu vesileyle Çeşme kıyılarına büyük bir çoğunluğunun Yunan sivillerin oluşturduğu sığınmacı grupların tekneleri ulaşacaktı.

 

Bodrum, Marmaris ve Fethiye'nin durumu Çeşme'den biraz daha farklıydı. 1912'den itibaren İtalyanlar'ın elinde bulunan başlıca Rodos, İstanköy (Kos), Sömbeki (Symi) ve Kelemez'in (Kalymnos) yer aldığı Oniki adalar, tansiyonun daha yüksek olduğu bölgelerdi. İtalyan, İngiliz ve Alman kuvvetlerinin cehenneme dönüştürdüğü bu adalardan özellikle Bodrum ve Marmaris kıyılarına büyük bir kısmı İtalyan olmak üzere İngiliz ve Alman askerleri sığınıyordu.

 

Sakız Adası'ndaki Alman işgalinin başladığı Mayıs 1941 ile 1 Mart 1943 tarihleri arasında 22.909, 10 Eylül 1943 ile 20 Şubat 1945 tarihleri arasında da 31.076 kişi Türkiye'nin batı sahillerine ulaşmıştı. Kayıt edilmiş raporlara göre toplamda 50 binden fazla insan yaşama umudunu Batı Anadolu'nun pırlanta koylarında bulmuştu.

 

Çeşme'ye sığınan Yunan mülteciler arasında üst düzey bürokratlar da vardı. 22-26 Aralık 1943 tarihleri arasında Çeşme'ye gelen 13 mülteci arasından biri Yunanistan İçişleri Bakanlığı Kâtibi Alexandros Arliropoulos, biri Yunanistan Paris Konsolosu Liros Arkilos ve diğeri de Yunanistan'ın eski Sırbistan Büyükelçisi'ydi.

Çeşme Ilıca'da mülteciler için devlet eliyle bir kamp kurulmuştu. 1942'de kampta yapılan sayıma göre 6700 kişi bu kampa yerleştirilmişti. Büyük çoğunluğunu Yunan sivillerin oluşturduğu kamptaki zor koşullar, zaman içinde salgın hastalıkları da beraberinde getirecekti. Bornova'daki İngiliz mezarlığında kabri bulunan ve 1944 yılında ölen, İngiliz Ordusu ve Donanmasında görev yapmış topçu, deniz asteğmeni ve istihkam eri olmak üzere 3 İngiliz askerinin ölüm tarihleri mülteci kamplarında tutulan devlet kayıtlarıyla karşılaştırıldığında, bu askerlerin Türkiye'ye ya yaralı olarak ulaştıkları, ya da kamplardaki kötü sağlık koşulları altında kampta öldüklerine dair tahminleri güçlendiriyor.

 

Çeşme'ye yönelen birçok Yunan sivilin aklında başka bir rota vardı. Bir kısmı vardıkları Çeşme'den İzmir'e geçip, tren ile Halep'e ve Ortadoğu'ya gönüllü olarak giderek savaşın bitimine dek Müttefik Devletler'in topraklarında bulunmayı ve hatta Müttefik Devletler'in ordusunda savaşmayı amaçlamıştı. Zira devlet kayıtlarında da 3000'e yakın Yunan sivilin gönüllü olarak Suriye'ye gönderildiği belirtilmiştir. Gittikleri bölge yalnızca Halep olarak kalmamış Mısır, Filistin, Yemen ve hatta Afrika'nın güneyine inip Tanzanya ve Kongo'ya değin uzanan bölgelere dağılarak, oradan oraya sürüklenmişlerdi.

 

Bu olayların yaşandığı esnada 6 yaşında bir mülteci olan, 1942'de İkarya'dan ailesiyle birlikte Çeşme'ye sığınan Antigoni Romyliou, göç sürecinde uğradığı Çeşme ile ilgili şunları anlatmıştır:

 

"Çeşme'deki mülteci kampına vardık ve buraya kayıt yaptırdık. Ayrılma sırası bize gelene kadar nerede kalacağımıza kendimiz karar vermemiz gerekiyordu. Çeşme'de 1922 yılında ayrılan Rumlar'ın pek çok harap evi vardı. Vücudumuzun kaldırabileceği kadar alanda 200 kişinin bulunduğu eski, terk edilmiş bir depoda kaldık. Duvarın yanında olanlar şanslıydı çünkü ortada olanların çoğu zaman girerken veya çıkarken üzerine basılıyordu. Sahilde küçük bir masa kurulmuş ve orada Orta Doğu'ya gönüllüleri göndermek üzere büyükelçiliğin Yunan çalışanları vardı."

 

Yıllar sonra çaresizlik içerisinde Nazi zulmünden kurtulmak için yolu bu topraklara düşmüş çok fazla zat Çeşme'yi anlatmıştır. 20 yıl sonra, başka bir savaşın zorlamasıyla suyun öteki yakasından gelip atalarının bıraktığı ve gençliklerinin kaldığı Çeşme ile rastlaşan kim bilir kaç Çeşmeli Rum olmuştur.

 

1922'de buradan sefil ve geçici olduğunu umdukları bu ayrılış, 20 yıl sonra da yine sefil ve geçici olarak planladıkları zaruri bir karşılaşmayla taçlanmıştı. Taç desek ne kadar yeridir bilmeyiz ama taç gibi o parlak günler, burada geçmişine adım atanların kursağında kalmıştı.

 

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

 

Yazı: Bulut Kurtel

Günizi Dergisi, 25. sayı, Mayıs 2024

 

Kaynakça:

BCA 30.10/117.813.5

BCA 30.10/117.814.2

BCA 30.10/124.882.4

BCA 30.10/55.367.27,26,25,30,23,33,44,38,37,30

 

Akça, B. (2010). II. Dünya Savaşı Yıllarında Ege Adaları’ndan Batı Anadolu Sahillerine Sığınan Mülteciler Meselesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE)

 

https://www.ertnews.gr/eidiseis/romyliou-pos-egina-prosfygas-polemou-1942-taxidi-sti-m-anatoli/

 

Fotoğraf, II. Dünya Savaşı esnasında Alman işgaline uğrayan Sakız Adası'nda Yunan partizanlarına karşı girişilen çatışmada ölen Alman bir askerinin cenazesinde çekilmiştir. Tarih: 1941.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI