Bolu Kartalkaya’da bulunan bir otelde çıkan yangında onlarca insan yaşamını yitirdi, daha fazlası yaralandı. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ancak bu olayın, “talihsiz bir kaza” ya da “olağan bir yangın” olarak görülmesi büyük bir hatadır. Bu yangın, ihmallerin ve rant uğruna göz yumulan eksikliklerin ne denli ağır sonuçlar doğurduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yangın, otelin restoranında başlayarak ahşap kaplamalı dış cephe sayesinde hızla yayılmış. Bu tür yapı malzemelerinin yangına karşı ne kadar riskli olduğu bilinirken, neden hâlâ kullanıldığını sormak gerekiyor. Ayrıca, otelin yangın alarm sisteminin çalışmadığı iddiaları var. Eğer doğruysa, bu bir işletmenin yalnızca kârını düşünerek insanların güvenliğini tamamen hiçe saydığını kanıtlıyor. Bir otel, insanların huzur ve güvenle konakladığı bir yer olması gerekirken, nasıl olur da böylesine ihmalkâr bir yapıya dönüşür?
Bu yangın aynı zamanda, rant odaklı turizm politikasının yarattığı derin sorunları açığa çıkarıyor. Kartalkaya gibi bölgelerde turizm gelişirken, doğanın talan edilmesi, denetimsizlik ve hızlı yapılaşma birer “yan etki” olarak sunuluyor. Halbuki doğanın ve insan hayatının korunmadığı hiçbir kalkınma gerçek kalkınma değildir. Hızlı bir şekilde yükseltilen oteller, uygun maliyetli malzemelerle inşa ediliyor, güvenlik sistemlerinden “tasarruf” ediliyor. Neden? Çünkü bu sistem, insan hayatını bir maliyet kalemi olarak görüyor.
İtfaiyenin bölgeye ulaşmakta yaşadığı zorluklar da bu trajedinin bir başka boyutu. Dağlık ve zorlu bir bölgede yapılaşma yapılırken yangın gibi acil durumlar için altyapı neden önceden düşünülmüyor? Çünkü bu gibi “detaylar” turizm gelirlerinden daha az önemli sayılıyor. Oysa kapitalist rant hırsının yarattığı bu sistemde, hem doğa hem de insanlar yalnızca birer araç olarak görülüyor.
Bu yangın, yalnızca Kartalkaya’yı değil, toplumun güvenlik, doğa ve insan hayatı gibi değerleri ne kadar göz ardı ettiğini de yakmıştır. Olan biten sadece bir otelin yanması değil; güvenin, adaletin ve doğanın da bir kez daha yok oluşudur.
Sorumluların adalet önünde hesap vermesi gerekiyor. Ancak bu tek başına yeterli değil. Denetimlerin şeffaflaştırılması, turizm politikalarının yeniden ele alınması ve insan hayatını merkeze koyan bir anlayışın geliştirilmesi şart. Aksi takdirde, bu tür trajediler ne ilk olacak ne de son. Bugün Kartalkaya’da yanan sadece bir otel değil; aynı zamanda toplumun vicdanıdır.