Bugun...

Çeşme: Bir Yarımadanın Betona Teslim Ediliş Hikâyesi

 Tarih: 26-05-2025 15:58:00
Dr. AHMET GÜLER

Türkiye’nin batısında, Ege Denizi’ne uzanan bir yarımada var: Çeşme. Adı serin sularla, rüzgârla, taş evlerle, sakız ağaçlarıyla, eşsiz koylarla anılır. Ama artık bu coğrafya başka bir şeyle anılıyor: rant.

Çeşme, hâlâ doğallığını büyük ölçüde koruyan ender kıyı kasabalarından biri. Bu, bir avantaj olduğu kadar aynı zamanda büyük bir tehdit. Çünkü doğası bozulmamış her metrekare, bugün müteahhitler için altın değerinde. Ve bu değer, artık yalnızca Çeşme halkının değil, beton ekonomisinin de radarında.

 

Türkiye’nin En Pahalı Tatil Beldesi: Ama Neden?
Şu anda Çeşme’de konut metrekare fiyatları 105.000 TL’yi geçmiş durumda. Bu, Bodrum’un (102.000 TL) ve Marmaris’in (80.000 TL) üstünde. Kuşadası’nda bu rakam 46.000 TL. Çeşme’yi bu kadar özel ve pahalı yapan şey ne?
Betonlaşmamış olması.
İki kat sınırının hâlâ büyük ölçüde geçerli olması.
Dünyaca ünlü Ayayorgi Koyu’nun hâlâ bakir kalması.
Alaçatı’nın sörf cenneti kimliğiyle yaşaması.
Ildırı’ın taş evlerinin dokusunu koruması.
Ovacık’ın, Dalyan’ın yeşil ovalarının hâlâ gökyüzüylebuluşması, vB. vB…
Ama işte tam da bu değerler, şu anda tek tek yok edilmek üzere.

 

Betonun Sessiz Saldırısı
Ayayorgi’ye devlet eliyle imar izni verildi. Çok yakında “yerden biter gibi” villalar çıkacak ortaya. Ovacık gibi tarımsal sit alanında Swiss Otel, 15.000 metrekarelik inşaat projesine başladı bile. Sözde turizm alanı olan yerlerde artık “otel” adı altında lüks rezidanslar ve villalar pazarlanıyor.
İşte son örnek:
Ünlü bir firma, Dalyan’da tam 50.000 m² alanda “otel” projesi diye izin aldı. Turizm Yatırım Belgesi aldı, bakanlık onayını aldı, belediyeden ruhsat aldı. Ama görsellerde, internet sitelerinde her şey açık:
431 adet villa ve konut pazarlanıyor.
İnşaat daha bitmeden satışlar başladı.
Otelden eser yok.
Çevreye, hukuka, halka açık bir aldatmaca var.

 

Devletin Eliyle Rantın Yolu Açılıyor
Bütün bu projelere verilen izinlerin çoğu Ankara’dan geliyor. Bakanlıklar sahte beyanlarla kandırılıyor ya da bilerek göz yumuluyor. Yerel halk, bu sistemin dışında bırakılıyor. Çünkü onlara şu fikir sürekli aşılanıyor:
“Devlet yapıyor, karşı çıkamayız.”
Bu pasiflik hali aslında bir sindirme politikası. Oysa devlet, halk için vardır. Eğer devlet kendi eliyle sakız ağaçlarını koruma altına alıp, sonra aynı alanı villaya açıyorsa, orada hukuk değil rant düzeni işliyor demektir.

 

Çeşmeliler Yalnızlaşıyor
Çeşme’deki bu dönüşüm sadece doğayı değil, yerel halkı da tehdit ediyor. Yavaş yavaş Çeşme’nin yerlisi kalmayacak. Turizm değil, mülk ekonomisi kazanacak. Domates satan köylünün yerine portatif barlar, taş fırının yerine zincir kahveciler, taş evlerin yerine 10 katlı beton kuleler yükselecek.
Bu dönüşüm, Bodrum’un, Marmaris’in, Kuşadası’nın kaderini yaşayan her kentte aynı şekilde yaşandı. Oraların yerlileri artık yok. Oraların sesi, doğası, kültürü yok. Şimdi sıra Çeşme’de.
Ama biz bu sıraya girmeye niyetli değiliz.

 

Sakız Ağacından Geriye Hiçbir Şey Kalmasın mı?
Geçtiğimiz günlerde Çeşme Ilıca’da, 1996’dan beri koruma altında olan asırlık sakız ağaçları, bir villa projesi uğruna temel kazılarak tahrip edildi. Ağaçların köklerine perde beton döküldü. Villaların havuzlarına yer açılacak diye Çeşme'nin geçmişine, tarımına, doğasına ihanet edildi.
Ve ne yazık ki bu tahribat, bakanlığın izniyle yapıldı.
Oysa Yunanistan sadece sakız üretiminden yıllık 150 milyon Euro kazanırken, Türkiye her yıl 12 milyon Euro’luk sakız ithal ediyor. Çeşme’de binlerce yeni sakız fidanı dikiliyor. Orman Genel Müdürlüğü yanan alanlara sakız dikimi kampanyası yapıyor. Ama aynı devlet, sakız ağaçlarını koruyacağı yerde betona kurban ediyor.

 

Sabancı Bile Geri Adım Attı
Tüm bu karanlık tabloya rağmen, halkın örgütlü ve güçlü direnişi bazen sonuç veriyor. Örneğin Sabancı Holding’e bağlı Vega Rüzgar Enerjisi Şirketi, Çeşme’de güneş enerji santrali kurmak için başvurduğu projeden halk tepkisi üzerine geri adım attı. ÇED süreci bakanlık tarafından iptal edildi.
Bu bize şunu gösteriyor:
Çeşme sahipsiz değil.
Halk sesini çıkarırsa, sermaye geri adım atmak zorunda kalır.

 

Son Söz: Bu Topraklar Bizim
Çeşme’yi bu hale getirenler, onun doğasına ve kimliğine ihanet ederek kazandıkları parayla başka yerlerde tatil yapacaklar. Ama biz, burada doğduk, buraya göç ettik, burada yaşıyoruz ve burayı savunmaya devam edeceğiz.
Çeşme sadece bir coğrafya değil, bir yaşam biçimi, bir kültür, bir tarih, bir gelecek.
Ve biz o geleceğin betonla değil, doğayla yazılmasını istiyoruz.

 

Ahmet Güler – Çeşme-Yarımada Çevre Derneği Başkanı

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI