Çeşme, Türkiye’nin en cazibeli tatil yörelerinden biri. Çeşme denildiğinde insanların zihninde hâlâ doğal dokusunu büyük ölçüde koruyan bir yer canlanıyor. Alaçatı’nın taş sokakları, Aya Yorgi’nin koyları, masmavi denizi ve tarihi dokusuyla Çeşme, yıllardır pozitif bir algıyla anılıyor. İşte bu güçlü algı, Çeşme markasına paha biçilmez bir değer katıyor. Ancak bu değer, bugün bir avuç vahşi sermayenin iştah kabartan bir kazanç kapısına dönüşmüş durumda.
Çeşme’nin Markası Üzerinden Vurgun
Bugün Çeşme’de betonarme birim metrekare satış fiyatı Türkiye’deki diğer tatil yörelerine göre açık ara en yüksek seviyede. Çeşme’de birim fiyat ortalama 105.000 TL, Marmaris’te 80.000 TL, Kuşadası’nda ise 46.000 TL. Oysa binaların yapım maliyeti neredeyse aynı. Peki müteahhit Çeşme’de nasıl bu kadar pahalıya satabiliyor? Cevap basit: Çeşme markası üzerinden. Çeşme markası sayesinde bir bina Kuşadası’na göre %100 daha pahalıya satılıyor ve vahşi sermaye Çeşme’nin adını kullanarak devasa karlar elde ediyor.
Kazanırken Çeşme’ye Ne Veriyorlar? Hiçbir Şey!
Bu şirketler Çeşme’nin adını kullanırken, Çeşme’ye ne kazandırıyorlar? Hiçbir şey! Geliyor bir firma, 'otel yapacağım' diyerek hileyle 1+1 rezidanslar inşa ediyor. Sonra bu sözde turizm projelerini 300-400 milyon dolara satıyor. Atığını, çöpünü Çeşme’ye bırakıyor. Sokaklar temizlenmiyor diye ilk şikayet eden yine onlar oluyor. Fakat Çeşme’ye kazandırmak adına ellerini bile kıpırdatmıyorlar. Kazandıkları milyon dolarların binde birini bile Çeşme’ye harcamıyorlar.
Çeşme’nin Denizini, Koylarını, Hazine Arazilerini Gasp Ediyorlar
Bu sermaye grubu sadece binalar yapıp satmakla kalmıyor. Denizleri işgal ediyorlar, koyları ve hazine arazilerini gasp ediyorlar. Çeşme markasını kullanıyorlar ama Çeşme’yi yüceltmek için tek bir yatırım dahi yapmıyorlar. Arıtma tesisleri göstermelik, atıklar denize bırakılıyor. Doğa tahrip ediliyor. Üstelik turizm için ayrılmış bölgeleri bile konuta çevirip yalnızca kar peşinde koşuyorlar. Turizm değil, beton!
Rüzgarımızı da Toprağımızı da Çalıyorlar
Konut müteahhitleri yetmiyormuş gibi bir de enerji şirketleri türedi. Çeşme’nin rüzgarını, hazine arazilerini, halkın mirasını gasp ediyorlar. 'Enerji üreteceğiz' diyerek acele kamulaştırmalarla halkın topraklarına çöküyorlar. Ama dönüp de 'Çeşme’ye doğru düzgün bir elektrik altyapısı yapalım' demiyorlar. Bugün Çeşme’de doğudaki küçük bir ilçeden bile daha sık elektrik kesintisi yaşanıyor. Çeşme’nin rüzgarını alıyorlar, toprağını alıyorlar, ama bir tek direk bile dikmiyorlar.
Çeşme Halkı, Çeşme’ye Sahip Çıkmalı
Çeşme halkı bu markaya daha fazla sahip çıkmalı. Daha doğru bir ifadeyle, Çeşme’ye sahip çıkmalı. Bu değerli markanın bir avuç sermaye grubuna peşkeş çekilmesine izin vermemeli. Yoksa çok değil, önümüzdeki yıllarda Çeşme diye bir şey kalmayacak. Bir Kuşadası’na, bir Marmaris’e, bir Bodrum’a benzeyecek. Ama unutmayalım, Çeşme’nin hala kurtarılacak bir doğası, bir markası ve bir geleceği var. Yeter ki biz Çeşme’ye sahip çıkalım.