Çeşme, İzmir'in batısında yer alan popüler bir tatil beldesi olup, 1990'lı yıllarda bugüne kıyasla oldukça farklı bir yapıya sahipti. O dönemde turizm sektörü bugünkü kadar gelişmemişti ve bölgenin altyapı çalışmaları hâlâ devam ediyordu.
Ulaşım
1990'ların başında İzmir'den Çeşme'ye otoban henüz inşa edilmemişti. Şu an kullanılan İzmir-Çeşme Otoyolu, 1990'ların ortalarında yapımına başlanarak 1997 yılında açılmıştır. Bu dönemde yollar dar ve dolambaçlıydı, bu da İzmir’den Çeşme’ye ulaşımı bugüne kıyasla çok daha uzun hale getiriyordu.
Su ve Kanalizasyon Sistemleri
1990'larda Çeşme’nin su altyapısı tam olarak gelişmemişti. Özellikle yaz aylarında su sıkıntıları yaşanıyordu çünkü bölgedeki su talebi yerel kaynaklardan karşılanıyordu. Kanalizasyon sistemi de yeterince gelişmiş değildi ve birçok evde fosseptik çukurları kullanılıyordu. Bu durum, özellikle yaz aylarında çevresel sorunlara yol açabiliyordu.
Nüfus
1990 yılında Çeşme’nin nüfusu yaklaşık 30.000 civarındaydı. Ancak yaz aylarında, özellikle yerli turistlerin yoğun ilgisiyle bu nüfus birkaç katına çıkıyordu.
Eğitim ve Öğrenci Sayısı
1990’lı yıllarda Çeşme’deki eğitim olanakları sınırlıydı. İlçede birkaç ilkokul ve bir lise bulunuyordu. Öğrenci sayısı, İzmir’in merkezi ile kıyaslandığında oldukça düşüktü ve bölgedeki öğrenci nüfusu birkaç bin civarındaydı. Birçok aile, çocuklarını lise eğitimi için İzmir merkeze göndermeyi tercih ediyordu.
Oteller ve Konaklama Durumu
1990'lı yıllarda Çeşme'deki otel sayısı bugünkü kadar fazla değildi. Beş yıldızlı oteller oldukça sınırlıydı ve çoğu otel küçük aile işletmeleri ya da butik otellerdi. O dönemin en büyük otellerinden biri Altınyunus Resort Otel idi. Altınyunus, Çeşme'nin en lüks otellerinden biri olarak öne çıkıyordu.
Turist Sayısı ve Geldikleri Ülkeler
1990’larda Çeşme’ye gelen turistlerin büyük çoğunluğunu yerli turistler oluşturuyordu. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’den gelen tatilciler bölgeyi dolduruyordu. Yabancı turist sayısı ise sınırlıydı ve genellikle Almanya, Hollanda ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinden geliyorlardı. Uluslararası turizm o dönemde henüz gelişim aşamasındaydı.
Termal Kaynaklar
Çeşme, uzun yıllardır zengin termal kaynaklarıyla tanınıyordu ve 1990'lı yıllarda da bu kaynaklar bölgenin önemli bir cazibe merkeziydi. Özellikle Ilıca’daki termal sular, çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan sıcak su kaynaklarıyla biliniyordu. Bu dönemdeki termal tesisler bugünkü kadar modern olmasa da hem yerel halk hem de turistler tarafından tercih ediliyordu.
Marina ve Balıkçı Barınakları
1990'lı yıllarda Çeşme’deki marina ve balıkçı barınakları, günümüzle kıyaslandığında daha az gelişmişti. Çeşme Marina henüz büyük yatlara hizmet verecek kapasitede değildi. Ilıca ve Dalyan gibi bölgelerde küçük balıkçı barınakları vardı. Bu barınaklar daha çok yerel balıkçılar ve küçük tekneler için kullanılıyordu.
Çeşme Belediye Başkanı
1990'lı yıllarda Çeşme'nin belediye başkanı Faik Tütüncüoğlu idi. Kendisi, 1989-1999 yılları arasında görev yaptı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesiydi. Bu dönemde Çeşme’nin altyapısının iyileştirilmesi ve turizmin geliştirilmesi için önemli çalışmalar yürüttü.
Çeşme ve Ilıca Termal Tesisleri
1990'lı yıllarda Çeşme ve Ilıca termal tesisleri bölgenin önemli bir cazibe merkeziydi. Özellikle Ilıca termal suları, sağlık turizmi açısından oldukça popülerdi. Romatizma, cilt rahatsızlıkları ve kas ağrılarına iyi geldiği düşünülen bu termal kaynaklar, hem yerel halk hem de turistler tarafından tercih edilirdi. Ilıca'daki termal tesisler, bugünkü kadar modern olmasa da dönemin en bilinen kaplıca merkezlerinden biriydi.
Çeşme'ye gelen turistler, özellikle sağlık ve termal turizmle ilgilenenler Ilıca'yı tercih ediyordu. Çeşme'nin merkezi ise daha çok plajlar ve eğlence arayanlar için cazipti. Bu iki bölge arasında seçim yapma durumu, ziyaretçilerin tatilden beklentilerine göre şekilleniyordu.
Çeşme Gece Hayatı ve Ayayorgi
Diskotekleri
1990'lı yıllarda Çeşme'nin gece hayatı henüz yeni şekilleniyordu. Çeşme'nin eğlence hayatında öne çıkan en önemli yerlerden biri Ayayorgi Koyu'ydu. O dönemde açılan ilk diskoteklerden biri Paparazzi oldu ve bu mekan, kısa sürede Türkiye'deki eğlence hayatında önemli bir yer edindi. Özellikle hafta sonları gençler Ayayorgi'ye akın ederdi. Açık hava ortamında düzenlenen partiler, müzik etkinlikleri ve deniz kenarında dans imkanı Çeşme'yi bir gece hayatı merkezi haline getirdi.
Çeşme'deki bu eğlence mekanları, özellikle yaz aylarında turistlerin büyük ilgisini çekiyordu. Ayayorgi'nin diskotekleri, 1990'lı yıllarda bölgenin eğlence hayatında büyük bir gelişime öncülük etti ve zamanla Çeşme'nin simgelerinden biri oldu.
Ayayorgi Koyu'nda 1990'larda öne çıkan bir başka popüler mekan da Flu Discotheque idi. Bu mekan, Dallokaî isimli bir kişi tarafından işletiliyordu ve özellikle gençler arasında büyük ilgi görüyordu. Yaz aylarında zaman zaman 3000'e yakın insanın bir araya geldiği bu diskotek, Çeşme'nin gece hayatındaki en ünlü yerlerden biri haline gelmişti.
Flu Discotheque, açık hava partileri ve elektronik müzik etkinlikleriyle dikkat çekiyordu. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerden gelen tatilciler arasında oldukça popüler olan bu mekan, Ayayorgi Koyu'ndaki gece hayatının kalbinin attığı yerlerden biri oldu. Bu da Çeşme'nin 1990'lardaki eğlence dünyasının ne kadar hızlı bir şekilde büyüdüğünü gösterir.
Flu Discotheque ve Ayayorgi
1990'larda Çeşme'nin Ayayorgi Koyu, sadece Paparazzi değil, aynı zamanda Flu Discotheque ile de büyük ilgi çekiyordu. Flu Discotheque, Dallokaî tarafından işletilen ve özellikle yaz aylarında gençlerin akın ettiği bir mekan haline gelmişti. Elektronik müzik, açık hava partileri ve benzersiz deniz manzarasıyla, bazen üç bin kişiye kadar kalabalıklar bu mekanda toplanıyordu. Flu Discotheque, Ayayorgi Koyu'nu Çeşme'nin eğlence merkezi yapmada büyük bir rol oynadı.
Çeşme Festivali
1990'lı yılların en ünlü etkinliklerinden biri olan Çeşme Festivali, ünlü organizatör Ahmet San tarafından düzenleniyordu. Bu festival, Türkiye'nin en popüler yaz etkinliklerinden biri haline geldi ve hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekti.
Festival, birçok ünlü sanatçıyı sahneye çıkarırken, aynı zamanda müzik, sahne şovları ve kültürel etkinlikler gibi çeşitli aktivitelerle adeta bir yaz şöleni yaratıyordu. Çeşme Festivali, bölgenin turizm profilini güçlendirdi ve özellikle yaz aylarında Çeşme'ye büyük kalabalıklar çekti.
9 Buçuk Diskotek
9 Buçuk Diskotek, 1990'lı yıllarda Çeşme’nin gece hayatında önemli bir yere sahip olan popüler mekanlardan biriydi. Özellikle yaz aylarında, bu diskotek yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekiyordu. Gece boyunca çalan popüler müzikler ve mekanın enerjik atmosferi, 9 Buçuk'u Çeşme'nin eğlence arayan gençleri için vazgeçilmez bir yer haline getirmişti.
Ilıca’da Kumru Yeme Geleneği ve Kumrucu Hüseyin
Çeşme’nin en meşhur yiyeceklerinden biri olan kumru, 1990'lı yıllarda da Ilıca’da sabaha karşı eğlenceden dönenlerin vazgeçilmeziydi. Özellikle Kumrucu Hüseyin, bu dönemde Ilıca’nın en bilinen kumrucularından biriydi. Sabaha kadar açık olan bu mekan, gece eğlencesinin ardından binlerce kişinin toplandığı bir nokta haline gelmişti.
Kumru, Çeşme’ye özgü susamlı ekmeği içinde sucuk, peynir ve domates gibi malzemelerle yapılan bir sandviçtir. 1990'lı yıllarda Çeşme’de gece hayatını bitiren bir gelenek olarak, insanlar sabaha karşı Ilıca’ya gidip kumru yiyerek geceyi noktalardı. Bu alışkanlık, Çeşme’nin gastronomi kültürünün önemli bir parçası haline gelmişti.
9 Buçuk Diskotek
Çeşme'nin 1990'lı yıllardaki popüler mekanlarından biri de 9 Buçuk Diskotek'ti. Bu mekan, özellikle yaz aylarında hem yerli hem de yabancı turistlerin eğlence için tercih ettiği yerlerden biriydi. 9 Buçuk, enerjik atmosferi ve dönemin popüler müzikleriyle dolup taşardı. Çeşme'nin gece hayatının sembol yerlerinden biri haline gelmişti ve sabaha kadar süren danslarla ünlüydü.
Kumru ve Ilıca'da Kumrucu Hüseyin
1990'lı yıllarda Çeşme'nin simgesi haline gelen yiyeceklerden biri kumruydu. Özellikle gece hayatından çıkan insanlar, sabaha karşı Ilıca'daki Kumrucu Hüseyin gibi yerlerde toplanır, kumru yiyerek gecenin yorgunluğunu atarlardı. Kumru, susamlı ekmeği, sucuğu, peyniri ve domatesiyle ünlü bir sandviçti ve bu lezzet, Ilıca’da sabaha kadar devam eden bir ritüel haline gelmişti.
Alaçatı'da Tütün ve Diğer İşler
1990'lı yıllarda Alaçatı, henüz bugünkü turistik kimliğine bürünmemişti. O dönemde Alaçatı halkı, daha çok tütün tarımı ve diğer tarımsal faaliyetlerle uğraşıyordu. Tütün, Alaçatı’nın verimli topraklarında yetiştiriliyor ve halkın geçim kaynağı olarak önemli bir yer tutuyordu. Zeytin, üzüm ve bağcılık da bölgenin ekonomik faaliyetleri arasında yer alıyordu.
Alaçatı'da turizm o yıllarda gelişmemişti, ancak 1990'ların sonlarına doğru kasabanın taş evleri ve doğal güzellikleri keşfedilmeye başlandı. Bu keşif, Alaçatı’nın ilerleyen yıllarda bir turizm merkezine dönüşmesine zemin hazırladı.