Çeşme ilçesinde genç bir kadın belediye başkanı var, Lal Denizli,
Denizli 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için farkındalık yaratacak anlamlı bir etkinlik düzenler: 2024 yılında Türkiye’de öldürülen her bir kadın için Çeşme’de özel olarak ayrılmış bir alana bir ağaç fidanı dikilmesi.
Organizasyon hazırlıkları 16 Kasım’da başlar, o tarihte, 2024’de öldürülen kadın sayısı 385 olarak tespit edilir. Fidanlar ve alan hazırlanır, her bir ağaca bağlanmak üzere öldürülen kadınların isimleri plaketlere yazılır. Ancak 25 Kasım’da fidan dikim töreni için alana gidildiğinde acı bir gerçek ortaya çıkar: Son bir hafta içinde öldürülen kadın sayısı hızla artarak 400’ü aşmıştır ve fidanların sayısı yetmemektir.
Bu durum, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ne kadar derin ve acil bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Kadın ve Çocuk Cinayetlerinin Korkutan Artışı
Türkiye’de son 20 yılda inanılmaz bir artış kaydeden kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve cinayetler, toplumsal bir kriz haline gelmiştir. 2002 yılında yalnızca 66 kadın cinayeti kaydedilmişken, 2024 yılında bu sayı 412’ye ulaşmıştır. Bu, yaklaşık %524’lük bir artışı ifade etmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin 2021 yılında feshedilmesinin ardından, kadın ve çocuk cinayetlerinde gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Sözleşmenin feshi sonrası koruma mekanizmaları zayıflamış ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da derinleşmiştir.
2024 Verilerinden Çarpıcı Bulgular
- Kadınların %47’si evli oldukları erkekler tarafından öldürülmektedir.
- Failler arasında eski partnerler, akrabalar ve hatta öz oğulları yer almaktadır.
- Cinayetlerin %35’i, kadınların kendi hayatlarına dair kararlar almak istemesinden kaynaklanmaktadır (boşanma istemi, ilişkiyi reddetme vb.).
- Ekonomik sebepler ve nefret cinayetleri de dikkat çeken nedenler arasındadır.
- Kadınların %65’i kendi evlerinde öldürülmektedir. Bu, kadınların en güvende olmaları gereken alanlarda bile tehdit altında olduklarını göstermektedir.
- Cinayetlerin %53’ünde ateşli silahlar kullanılmaktadır. Bu durum, bireysel silahlanmanın kontrol altına alınmasının önemini vurgulamaktadır.
İstanbul Sözleşmesi'nin Feshi ve Etkileri
İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddete karşı korunmasını ve devletin bu konuda yükümlülüklerini belirleyen önemli bir uluslararası anlaşmaydı. Ancak 2021’de Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, koruma mekanizmalarında ciddi gerilemelere neden olmuştur. Sözleşme, şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda bir çerçeve sunarken, feshi sonrası süreçte kadın cinayetlerinde ve şiddet olaylarında artış gözlemlenmiştir.
Toplumsal Farkındalık ve Çözüm Önerileri
Kadına yönelik şiddeti önlemek için aşağıdaki adımların hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir:
1. Hukuki Yaptırımların Güçlendirilmesi: Kadın cinayetlerinde caydırıcı cezalar artırılmalı ve faillerin cezasız kalması engellenmelidir.
2. Bireysel Silahlanmanın Kontrolü ve TV dizileri: Ateşli silahlara erişim zorlaştırılmalı ve bireysel silahlanma sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Siyasi olarak işine gelmeyen her şeyi yasaklayan RTÜK, kadın ve çocuklara karşı şiddet içeren mafyavari tüm TV dizilerini, TV programlarını yasaklamalıdır.
3. Kadın Koruma Mekanizmalarının Etkinleştirilmesi: Şiddet mağduru kadınlara hızlı ve etkili destek sağlayacak mekanizmalar artırılmalı, koruma kararlarının uygulanmasında zafiyetler giderilmelidir.
4. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi: Eğitim kurumlarından başlayarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden programlar yaygınlaştırılmalıdır.
5. Diyanet işleri başkanlığı bu konuda toplumu eğitici insiyatif ele almalı, camilerde siyasi vaazlar yerine aile içi şiddeti önleyici vaazlar koymalıdır.
6. İstanbul Sözleşmesi'ne Dönüş: Sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi ve iç hukuka etkin bir şekilde entegre edilmesi, şiddetin önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Sonuç
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin artışı, bireysel bir sorun olmaktan çok, toplumsal ve kurumsal bir mesele olarak ele alınmalıdır. Kadınların yaşam haklarının korunması için toplumun her kesiminden destek gereklidir. Hukuki ve toplumsal reformların yanı sıra, kadınların kendi hayatlarına dair kararlar alabilmelerine olanak sağlayacak özgür bir ortam yaratılması elzemdir.
Kadın cinayetlerinin olmadığı bir toplum için hepimizin sorumluluk alması gerektiği açıktır. Kadınların yaşam hakkına sahip çıktığımız, toplumsal eşitliğin sağlandığı bir gelecek mümkün!