Bugun...
SON DAKİKA

Sanat demişken, “Kadın”

 Tarih: 08-03-2025 11:06:00
ELVAN KULLE

Tarih boyunca toplumların bilinçaltına işlemiş kültürel ve dinî kodlar, biyolojik farklılıklar üzerinden yapılan “kadın” kurgusu kadınları hayat içinde edilgen roller üstlenmeye itmiş, yaratıcı ve üretici güçleri ellerinden alınmaya çalışılmıştır. Kadınlar sanattan çok zanaate yönelmek durumunda kalmış ve genellikle dekoratif el sanatları gibi kısıtlı alanlarda var olabilmişlerdir. 

 

Sanat tarihine baktığımızda ise yakın dönemlere kadar kadını sanatta “üreten” veya “dönüştüren” kimliğiyle değil de sadece bir “estetik obje” olarak görmemizin sebepleri ise eril düzenin her anlamda eşitlikten uzak tutumu, kadınların sanat eğitimi alma ve sanat icra etmeleri konusundaki yasaklar, usta atölyelerine ve akademilere kabul edilmemeleri, işledikleri konulara ve içeriklere kısıtlamalar getirilmesi, kendi atölyelerini açamadıkları ve eserlerini sergileyemedikleri için bağımsızlaşamamaları, eserlerinin sanat çevreleri ve eleştirmenler tarafından küçümsenmesi ve sanat piyasalarından dışlanmalarıdır. 

 

Peki sanat tarihinde hiç kadın sanatçı yok mudur? Elbette her şeye rağmen sanat yapabilmeyi başarmış kadınlar da vardır, hatta üstün başarılar da elde etmişlerdir ama onlar da ya erkek sanatçılar kadar değer görmemiş ya da sanat tarihi yazımındaki erkek egemen anlatı ve sanat tarihinin erkekler tarafından cinsiyetçi bir bakış açısıyla yazılmasından dolayı bilinçli olarak saf dışı bırakılmışlardır. 

 

Örneğin bugün bile Barok dönemi dediğimizde aklımıza hemen Rembrandt gelir ama en az kendisi kadar başarılı Fede Galizia’yı birçoğumuz tanımaz. Heykeltıraş Camille Claudel’in yeteneği yıllarca sevgilisi Auguste Rodin’e mal edilmiştir. Artemisia Gentileschi hocası tarafından tecavüze uğramış, üstüne üstlük bu yüzden yargılanıp işkence görmüş ama yine de sanat yapmaktan vazgeçmemiştir. Dönemine damga vuran Angelica Kauffman, ismini eserinin üzerine kısaltma şeklinde yazması sebebiyle erkek sanılmış ve akademiye yanlışlıkla kabul edilmiştir. Mary Ann Evans (George Eliot), Louisa May Alcott (A. M. Barnard), Alice Mary Norton (Andre Norton) gibi kadın yazarlar ancak erkek takma isimleri kullanmaları sayesinde kitaplarını bastırabilmişlerdir. 

 

Ülkemize geldiğimizde ise ilk kadın ressamımız Mihriye Müşfik Hanım, resme olan aşkı yüzünden Roma’ya kaçmıştır. (Sanatçının isminin, soyadı kanunundan önce gerçekleşen ve kısa süren evliliklerine rağmen eski eşi Müşfik Selami Bey’in ismi ile anılıyor olması da ayrı bir muammadır.) Osmanlı’nın ilk kadın romancısı olarak kabul edilen Fatma Aliye, kadınların yazı yazması hoş karşılanmadığı için yazılarını ilk başlarda “Mütercime-i Meram” mahlasıyla yayımlamıştır. İlk Türk müslüman kadın tiyatro oyuncumuz Afife Jale, tiyatro eğitimi alabilmek için babası yüzünden annesi ile birlikte evini terketmek zorunda kalmıştır. İlk kadın sinema sanatçımız Bedia Muvahhit sergilediği performanslara rağmen film afişlerinde ve jeneriklerde adını göremeyince sinemaya küstürülmüştür. Ve maalesef daha pek çok kadın sanatçı tarih boyunca böyle acı tecrübeler yaşamış ve ellerinden alınmaya çalışılan renkleri, notaları, satırları için hazin mücadeleler vermişlerdir. 

 

Günümüze gelindiğinde ise kadın sanatçılar daha görünür hale gelmiş, kendilerini keşfetme imkanları bulmuş, kendi kimliklerini ifade etme alanlarını genişletmişlerdir. Kadın sanatçıların eserleri büyük müzelerde sergilenmeye ve sanat piyasasında daha fazla yer bulmaya başlamıştır. Fakat yine de kadın sanatçıların eşit temsiliyet ve değer görme mücadeleleri hala devam etmektedir. Kadın sanatçıların eserleri erkeklere kıyasla daha düşük rakamlara satılmakta, büyük sanat kurumları ve galerilerde daha az yer bulmakta, sanat piyasası erkek egemen ağlar tarafından yönetilmekte (Sotheby’s, Christie’s gibi), küratörler ve koleksiyonerler kadın sanatçılara daha az yatırım yapmaktadır. Benzer sorunlar ve engeller sanat piyasasındaki kadın sanat simsarları için de geçerlidir. 

 

Halbuki tarih boyunca sanat ve kültür iç içe geçmiş ve birbirini peşi sıra şekillendirip dönüşmüştür. Sanat, toplumu biçimlendiren yegane kültür ögelerinden biridir; kültür de toplumun düşünce yapısını, yaşam biçimini ve hatta davranışlarını belirlemektedir. Bu aslında aynı zamanda toplumu oluşturan bireyin doğaya, hayvana, insana ve dolayısıyla “kadın”a nasıl baktığı ve değer verdiği ile ilgilidir. Gazetelerin üçüncü sayfalarının haber içerikleri de ancak bu sayede değişecektir. 

 

Bundan sonra kültür ve sanat konularına yer vereceğim köşemde ilk köşe yazımı, bir kadın olarak Kadınlar Günü’nde ve yine bir kadının sahibi olduğu bir haber/medya sitesinde, ayrıca da kadın bir belediye başkanına sahip bir ilçede paylaşıyor olmanın mutluluğunu yaşarken dünden bugüne “kadın” olarak geldiğimiz noktada; her alanda onca zorlu yolları katetmemize vesile olan, bu uğurda mücadeleler verip bedeller ödeyen kadınlara ve bugün bile birçok ülkenin kadınlarının temel hak ve özgürlükleri için hâlâ savaşıyor olduğu bir dünyada bir Türk kadını olarak Mustafa Kemal Atatürk gibi bir ulu önderimizin varlığına yürekten bir teşekkürü borç bilirim. 

 

Kadınlar Günümüz kutlu olsun…

 

Not: Bildiğimiz üzere geçtiğimiz günlerde 97. Oscar ödülleri sahiplerini buldu. Benim de favorim olan, son dönem Arthouse sinemanın önemli temsilcilerinden Sean Baker’ın toplum tarafından kıyıya itilen, görmezden gelinen bir kadın karakter üzerinden toplumsal eşitsizliği ve sınıfsal farklılıkları son derece empatik ve düşündürücü bir dille anlattığı filmi “Anora”nın en iyi film dahil beş dalda ödül kazanması ve yine en iyi kısa belgesel ödülünü, New York Filarmoni orkestrasında kontrbas çalan, orkestranın ilk ve yıllarca da tek kadın üyesi olan Orin O’Brien’in sanat hayatında yaşadığı zorlukları konu alan “Orkestadaki Tek Kız”ın alması beni bu hafta bir kadın olarak ayrıca mutlu eden gelişmeler oldu.

 

“Anora” dün itibariyle Alsancak Karaca Sineması’nda vizyona girdi. (13.15 ve 20.15 seansları mevcut)

 

“Orkestra’daki Tek Kız” belgeselini ise Netflix üzerinden seyredebilirsiniz. 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI