Bugun...
SON DAKİKA

ÇEVRE POLİSİ İŞE YARAR MI?

 Tarih: 27-09-2024 14:07:00
ENGİN ÖNEN

Ahmet Güler’in Objektif Çeşme’deki köşe yazısı üzerinden bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Aramızda bazen bu türden tartışmalar yapmaya ihtiyaç var.

Gerçekten de ülkemiz, çevre sorunları kıyameti yaşayan bir yere döndü. Özellikle kıyı bölgelerinde kıyı ve koy işgalleri, Karadeniz’de orman katliamları, körfez, göller ve nehirlere bırakılan zehirli atıklar haddinden fazla yaşanmakta.

Peki, bunlar Çevre Bakanlığı ve Belediyelerin personel yetersizliğinden mi kaynaklanmaktadır? Ahmet Güler, lafı biraz oraya getirmiş ve Çevre Polisi kurulmalı demiş. Ama kesinlikle değil.

Tam tersine Çevre Bakanlığı ve Belediyeler, bu çevre katliamlarından ve kent suçlarında faillerin partneri durumunda. 

Çevre Bakanlığının kuruluş gerekçesinde en önemli boyutu çevreyi korumak oluştursa da, kesinlikle bu yönde bir çaba içinde olmamıştır. Çevre Bakanlığı, hemen her çevre meselesinde, inşaat ve maden ruhsatlarında, “Çed Gerekli Değildir” onay kurumuna dönüşmüştür. 

Davacılar arasında yer aldığım en az on dava oldu. Bunların hiçbir halk toplantısında ve mahkemesinde Çevre Bakanlığı temsilcisinin çevreyi koruyanlardan yana olduğunu görmedim. Halkın katılımı toplantıları ve mahkemelerde istisnasız hep yatırımcıdan yana tavır almışlardır.

Dolayısıyla sorun, personel yetersizliği değil, iktidar ve sermaye ortaklığıdır. Hem de gayri meşru bir şekilde. 

 

Gelelim belediyelere. Belediyeler için bu kadar katı bir genelleme yapamayız. Zaman zaman Belediye Başkanları, çevre sorunlarında halkın ve çevrenin yanında olabilmektedir. Hatta Türkiye’de modern anlamda çevre hareketinin başlangıcı olan Bergama’da dönemin Belediye Başkanı Sefa Taşkın buna öncülük de yapmıştır. 

Ancak maalesef bu tavır yaygın bir geleneğe dönüşmemiştir. Hatta tam tersine parti ayrımı olmaksızın birçok belediye yönetimi çevre katliamlarını doğrudan veya dolaylı olarak desteklemiştir, desteklemektedir. 

Uzaklara gerek yok. Çeşme’den örnekler verelim. 

Germiyan’daki taş ocakları ve tarihi eserleri yok eden GÜRAL RES davasında Belediye Yönetimi nerede yer almıştır? Köylülerin ve çevrecilerin yanın da mı? Tabi ki hayır. Peki, bu personel yetersizliği midir yoksa vahşi kapitalizme destek olmak mıdır?

Bölgemizin ölüm fermanı olacak olan Çeşme Projesinde Belediye Başkanları, çevreciler ve Odaların yanında mı durmuştur, yoksa Turizm Bakanı ile sık sık toplanıp projeye hayranlık mı bildirmişlerdir? 

Kıyı kanunu ve şehircilik ilkelerinin açıkça ihlal edildiği PORT ALAÇATI inşaat ve kanal yapımında Belediye yönetimi nasıl tavır almıştır? Hep destek, tam destek. Beş on milyon euroluk villalar üç yüz beş yüz bin liraya satılırken, bu şirketin hissedarı olan Belediye Yönetimi nerede durmuştur? El altından destek. 

Belediye arsası kanalda boğulurken, Belediye Yönetimi ne yapmıştır? Islık çalmıştır. 

Son on yıldır Çeşme kıyıları ve koyları rezidans çöplüğüne dönerken, Belediye kıyı kanununa dayanarak bunlara müdahale etmiş midir, yoksa ruhsatlarına mühür mü basmıştır? Ilıca Yıldız Burnundaki ve Ayasaranda’dakiinşaatlara bir göz atın. Kendi sattığı arsalarda altı kata kadar yükselen inşaatlara da.

Kıyılarda yine yasalara ve şehircilik ilkelerine aykırı plaj kapatmalara baktınız mı hiç? Bunlar çevre polisi olsa engellenir miydi? Ne alakası var? Bunların çoğu zaten partili yandaşlara bizzat belediye tarafından tahsis edilmiştir. 

Geçen dönem çevre sorunu ile ilgili olarak iki kez zabıtaya şikâyette bulundum. Birincisi ana yolda moloz döken bir kamyonet ile ilgiliydi. Fotoğraf çekip, zabıta müdürlüğüne gittim. Adam yerinden bile kalkmadan, “plakayı şuraya bırak” dedi. Belki içinden bana küfretti. 

Diğer müracaatım Germiyan’da sit alanına inşaat yapımıyla ilgiliydi. Aynı zamanda tanıdığım zabıtaya bunu bildirdim. “Hocam beni karıştırma, zaten daha önce tutatnak tuttum diye beni sürgün ettiler, sen git belediyeye bildir” dedi. 


İşte buyurun çevre polisi.

  YORUMLAR YORUM YAP | 1 Yorum
  • Ahmet Güler 27-09-2024 16:55:00

    Yazınızda ki gerek bakanlık, gerekse de yerel yönetimlere yönelik tüm eleştirilere katılıyorum. Ancak benim yazımda konuyu ikiye ayırmak lazım. mevcut merkez yönetimin Çevre ve kent suçları konusunda oldukça kabarık bir dosyası var. İktidara geldiklerinde 1200 tane maden arama ruhsatı varken şu anda bu ruhsat sayısı 350.000’in üzerinde. Yerel yönetimlerde parti ayrımı yapmadan çevre konusunda hiç iyi bir geçmişleri yok, hatta çevre konusunda yapılan ihlallerin birçoğu bunlar tarafından desteklenmiş. benim yazımın içeriğinde mevcut veya geçmiş dönem yönetimlerinin hataları ele alınmıyor. Sadece eksik taraflarına değinililiyor. Her kışın sonunda muhakkak bir ilkbahar vardır. Türkiye ilelebet bu iktidar ile yaşayacak değil. Bu iktidardan yeni çevre yasaları çıkartılması, Türkiye genelinde bir çevre polisi örgütü kurması beklentisi zaten hayal olur. Benim önerim gelecekte değişecek olan rejim ekoloji konusunu en azından bir ekonomi konusu kadar ciddiye almalı ve bu yönde çok sert kararnameler, kanunlar çıkartmalı. Bunları uygulatmak için de özel bir çevre polis birimi kurmalı. Hatta özel Çevre mahkemeleri bile adliyelerde tesis edilmeli. Bu belki utopik bir beklenti, bizler göremeyiz ancak geleceğin ne getireceğini hiç kimse bilemez. Ekoloji olmadan ekonomide olmaz.

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI