Çeşme ve Alaçatı, 2000’li yıllarda, beton sermayesinin gözde yerlerinden biri olmuştu. Turizmden ziyade inşaat sektörü daha fazla öne çıkıyordu. Hatta bazı büyük oteller bile inşaat alanlarında ek binalar yaparak/rezidanslar yapmaya başlamıştı.
İzmir’de koç başı olan müteahhitler de Çeşme kıyılarında rezidans alanlarına yönelmeye başladılar. Daha önce de söylediğimiz gibi, turizm ruhsatı ile lüks konut inşaatları yaygınlaştı. Halen de bu sürecin içindeyiz.
Tabi ki, buradaki kritik sorun, inşaat sektörü ile siyaset arasındaki ilişkilerin karakteriydi. Milyon Euroların havada uçuştuğu bu dönemlerde belediye yönetimleri ile müteahhitlerarasında, kentin kaderini etkileyecek tehlikeli yakınlaşmalar yaşanmıştır.
2014 döneminde Çeşme bütünleşmiş ve Alaçatı Belediyesi ortadan kaldırılmıştı. Dolayısıyla Port Alaçatı’nın ortaklığı, Çeşme Belediyesine geçmişti. Bu dönemde Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, Port’taki uygulamaları nedeniyle çeşitli eleştirilere uğramıştı.
Eşinin şirkette görev alması ve Belediyeye ait villaların birini oğlunun kullanması gibi konular gündeme geldi. Ayrıca, Belediyeye ait iki villanın sembolik bir fiyat ile satışı da, dönemin belediye meclis üyelerinden Esen Fatma Kabadayı tarafından eleştirilmişti.
Ardından müteahhit siyasetçilerden Elazığ Milletvekili (o dönem sanırım Tunceli vekiliydi), Port Alaçatı, plaj ihalelerini alması da eleştiriler arasında yerini alıyordu.
Bu ilişki, yani müteahhit siyaset ilişkisi, daha sonra da devam etmiş ve günümüzde de hız kesmemiştir.
Dalgıç’ın başkanlığı döneminde, Ekrem Oran, İlçe Kongresinde, İlçe başkanı seçildi. Faik Tütüncüoğlu’nun aksine, Dalgıç, ilçe kongresine ağırlığını koymadığı gibi delege örgütlenmesi için de çaba sarf etmedi.
Böylece, CHP merkezinin o dönem derebeylerinden biri olan Tuncay Özkan’ın adamı olarak anılan Oran’a büyük bir fırsat doğmuştu. Nitekim 2019 seçimleri yaklaştığında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun genel merkez ile ilişkileri gerilmiş, kendisi aday olmayacağını açıklamıştı. Bu tabi ki, Çeşme adaylığı konusunda Dalgıç’ın işini zora sokacaktı. Her ne kadar Gürsel Erol da devrede olsa da.
Nitekim Tuncay Özkan, aday belirleme sürecinde etkili oldu ve en az üç ilçede, onun adamı olarak anılan kişiler aday yapıldı. Buca, Çiğli ve Çeşme bunlar arasındaydı.
Oran, CHP’nin adayı ilan edilince, Dalgıç, DSP adaylığı için anket yaptırdı ama oradan gerekli destek çıkmıyordu.
CHP Adayı Oran’ın karşısında, bu defa MHP’den Mustafa Çenger vardı. Cumhur İttifakı, Çeşme’yi MHP’ye bırakmıştı. Seçim %53,7 CHP ve %41,9 MHP şeklinde sonuçlandı. Mustafa Cenger’in belli bir oranda CHP’li seçmende de oya aldığı anlaşılıyor. Özellikle Alaçatı ve Ildırı gibi yerlerde CHP adayından memnun olmayan CHP’lilerin bir kısmının Cenger’e oy verdiği, CHP’nin oy oranından anlaşılmaktadır.
Ekrem Oran ile Çeşme’de siyaset farklı bir karakter kazandı. Benden olanlar ve olmayanlar türünden ayrımlar yapıyor ve işi kişiler hakkında iftiralara kadar vardırıyordu. Daha önceki belediye başkanlarının başvurmadığı bir tavırdı bu.
Zaten aday olma aşamasında ilçe başkanlığını, kendine bağlı ve düşük profilli bir kişiye devretmişti. Daha sonraki kongrede delegeleri de kendi yazdı, ilçe yönetimini de. Bundan rahatsız olanlar örgütlü ve cesaretli değildi.
Oran döneminde, Çeşme siyaseti açısından önemli bir gösterge, iktidar ile ortaklık içinde Çeşme Projesi organizasyonu oldu. Hatta hızını alamayan Oran, “bu projeye karşı çıkmak, vatan hainliğidir” bile demişti. Ta ki mahkeme, “bu projenin hiçbir kamusal yararı yoktur ve Çeşme’de telafisi imkansız zararlar doğurur” kararı verinceye kadar.
Daha önce başlayan rezidans dalgası, Oran döneminde hız kazandı. Korunması gereken koylara ard arda otel ruhsatları verilerek, lüks konut inşaatları yaygınlaştı.
Mustafa Destici daha İmar Affı teklifi vermeden, bunu haber alanlar, kaçak inşaatlara başlamıştı. Özellikle imar dışı alanlarda mantar gibi yeni inşaatlar ortaya çıktı. İmarlı alanlarda ise ek imalatlar yaygınlaştı. Germiyan Muhtarının verdiği bilgiye göre, sadece bu köy sınırlarında, iki yılda, 280 adet kaçak inşaat tespit edilmişti.
Belediye bunların hiçbir için işlem yapmazken, Büyük Depremden birkaç gün sonra, kaçak inşaatların hepsi hakkında tek tek tutanak hazırlandı. Cezalar yağdırıldı, yıkım kararları alındı ama ne ceza ödendi ne de yıkım yapıldı.
Basına yansıyan diğer dikkat çekici bir olay, Çeşme Belediye Meclis üyesi ve İmar Komisyonu Başkanı bir siyasetçinin de altı katlı bir kaçak yapısının tespiti olmuştu. Sanırım ruhsat eşinin üzerineydi.
Yani bu dönem, Çeşme’de kaçak yapı stokunun rekor kırdığı bir dönem olmuştu.
Ayrıca, Port Alaçatı’daki villa satışlarının rayiç bedel üzerinden yapılması ve gerçek paranın nasıl paylaşıldığı da, mahkeme tutanaklarına bile geçti. Ayrıca Belediye mülkü olan büyük bir arsanın üzerine yapılan konutların inşaat ruhsatının olmaması da basına, “Milyon Eurolar nasıl buharlaştı” şeklinde haberlere konu oldu.
Bütün bunlar partililer tarafından biliniyordu ama birçoğu, kol kırılır yen içinde kalır fanatizmi içindeydi. Hiç küçümsenmeyecek sayıdaki kişiler ise, ya kaçak inşaat ya da belediye şirketlerinde bir yakınına iş bulma umudu ile üç maymunu oynuyordu.
İşin ilginç yanı AKP ve MHP’li ilçe yönetimleri ve belediye meclis üyeleri de yeterince bu sorunları dile getirmekten uzak durdular. Bunun da duygusal nedenleri (!) olabilir.
2023 seçim sonuçları CHP’de değişim beklentisini yükseltmişti. Seçim sonrası yapılan Kurultay’da, Kılıçdaroğluyerine Özgür Özel’in seçilmesi, birçok yerin olduğu gibi, Çeşme’nin adayının da değişeceği beklentisini beraberinde getirdi. Tuncay Özkan da Ekrem Oran da Kılıçdaroğlu’na açık destek veren gruptaydı. Çünkü onun kazanacağına kesin gözü ile bakılıyordu.
Ama öyle olmadı.