Çeşme’de siyasetin, çeşitli boyutları iel yüz yıllık serüveninden söz ettik. Çünkü siyaset faaliyeti çeşitli boyutları ile değerlendirilebilirdi. Seçmen tercihleri, yerel siyasetçiler, yaşanan ekonomik ve sosyal değişimlerin siyasete etkileri vs.
Çeşme de ülkenin bir parçası olarak, siyasetteki genel eğilimden/yozlaşmadan etkilendi tabi ki. Ama kendi sosyal tarihi ve ekolojik konumu gereği, Çeşme’de siyasetin başka bazı nitelikleri de ortaya çıktı.
12 yıl önce Faik Tütüncüoğlu, devrederken, Belediyenin borcu olmadığı gibi kasasında ciddi miktarda parası olduğu, o günkü koşullarda dile getirilmişti. O günden sonra Çeşme Belediyesi hep borçlu oldu ve hep borcu arttı. Personel politikası da himayeye dayalı ilişkilere göre şekillendi ve maaş ödeme sorunlarıyla anıldı belediye.
Çeşme’nin rant üretme kapasitesinin giderek artması, siyasetinin şekillenmesine de derin etkiler yaptı. Bunu çeşitli açılardan görüyoruz. Birincisi, Çeşme siyaseti ve yerel yönetimler üzerinde Ankara ve İstanbul’un ağırlığı artmıştır. İkincisi, siyasetin finansmanında Çeşme imar faaliyetlerinin etkisinin giderek artmasıdır.
Çeşme’de bina olmayan geniş alanların pazarlanmasına dayalı Çeşme Projesinde Saray CHP ittifakı, çok önemli bir göstergedir. O dönemde Turizm Bakanı ile ayda bir buluşan Büyükşehir ve Çeşme Belediye Başkanının çilveleşmelerinigösteren fotoğraflar, sıkça basında yer alıyordu. Bu, Çeşme siyasetinin yeni dönemine ilişkin çok önemli fotoğraflarolarak tarihe geçti.
Hiç unutulmaması gereken ikinci fotoğraf, CHP’nin iki Genel Başkan Yardımcısının, Port Alaçatı yönetim kurulu başkanını, hem Mecliste kabul etmesi hem de Alaçatı’da ziyaret etmesidir. Yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı, Bergama, Tire, Ödemiş ve diğer herhangi bir ilçe belediye başkanını değil de şaibelerle anılan ve Çeşme Belediyesinin hissedar olduğu bir şirket yöneticisini ziyareti çok ama çok anlamlı bir görüntüydü, yeni dönem siyaseti için.
AKP, MHP ve CHP’nin kent yönetim politikaları açısından, semboller dışında ortak özellikler taşıdığını çeşitli kentlerde olduğu gibi, Çeşme’de de görmekteyiz. Neo liberal kent yönetim anlayışı bu. Çeşme Projesinde CHP’li belediye başkanları ile Saray ittifakı unutulmamalı. Otel ruhsatı ile koylara/kıyılara lüks konut yapımını yasal hale getiren kararın, Büyükşehir Belediyesi İmar komisyonundan oy birliği ile geçmesi ne kadar ilginç değil mi?
Medeni dünyanın bütün/hiçbir ülkelerinde, böyle bir karara sol veya sosyal demokrat siyasetçiler destek olamaz. Örneği yoktur.
Çeşme’de, son yıllarda, kent yönetimi açısından ve belediye bürokrasisi ve şirket yönetimlerinde İstanbul’dan transferler ön plana çıktı. Ama yerel ilçe örgütleri açısından yine yerel aktörler etkili oluyor.
Ekrem Oran döneminde, düşük profilli ilçe örgütü tercih edilmişti. Çeşme ve genel siyaset açısından hiçbir etkisi ve kapasitesi olmayan, tören ekibi türünden bir siyasi örgütlenme söz konusuydu.
Daha önce olmayan, yeni bir gelişme, geçen dönem Belediye Başkan aday adayı olan, bir meclis üyesinin ilçe başkanı adayolmasıdır. Bu tür tercihler, çoğu ilçede belediye başkanının yönelmeyeceği seçenektir.
Çeşme’de büyük oranda seçmen desteği olan CHP İlçe Kongresi için, delege seçimlerinde yaşananlar, bu partideki genel hastalığı net olarak ortaya çıkarıyordu. AKP ve MHP’de delegelik pek önemli değil ama CHP’de halen önemli ama bu alan demokratik usullere uygun ilerlemiyor Çeşme’de de.
Yıllardır belediye başkanlarının yerel örgütleri şekillendirmesi, eleştiri konusu olduğu için, CHP Genel Merkezi, bu amaçla ilçe örgütlerine bir genelge gönderdi. “Belediye Meclis Üyeleri delege olmasın.”
Ne güzel bir tedbir değil mi? Kim takar genel merkezin genelgesini, bütün meclis üyeleri aile üyelerini delege yaptılar. Hatta bu konuda ölçüyü kaçıran Onur Saatli ve ailesi, basında epeyce yer aldı. Aile boyu delegelik diye. Çünkü Çeşme’de 18 yaşı üstündeki bütün Saatli soyadı olanlar delege olmuştu. Ayrıca eş dost, komşularda delege yapıldı. Ağır sağlık sorunları ile uğraşan ve doksanını aşmış olan Tütüncüoğlu’nun delege olması da yapılması da hoş bir örnek değil doğrusu.
Daha önce Faik Tütüncüoğlu ve Ekrem Oran, delegeleri de kendi seçerdi, ilçe yönetimini de. Bu defa tek kişi karar vermedi. CHP Meclis grubu birlikte karar verdi. Ne kadar demokratik değil mi? Grup kararı aldık diye duyurdular. Meclis grubunun hem yasal olarak hem de etik olarak böyle bir yetkisi yoktur. Meclis grubunun konusu belediye yönetimidir. İlçe örgütleri yönetimi ise, parti üyelerinin işidir.
Bir anda belediye meclis üyeleri bir aday için mahalle mahalle ziyaretler yapmaya başladı ve çalışmaya başladılar. Çeşme’nin hiçbir sorununda kılı kıpırdamayanlar bir anda delege oyunlarında aktif hale geldiler.
İnanın bu arkadaşlar Çeşme’nin dertleri konusunda bu kadar enerji sarf etmediler. Ne kuraklık ve susuzluk dertleri oldu onların ne de arazileri/ağaçları yanan köylüler ve meraları yanan çobanlar hiç onları delege oyunları kadar ilgilendirmedi. Yüzlerce orkinosu öldüren Çeşme deniz kirliliği ve fosseptiklerinin bir bölümünün denize boşaldığı bir kentin sorunları onların derdi olmadı ama ilçe yönetimini şekillendirmek büyük bir mücadele konusu oluverdi.
Çav Bella marşını bilirsiniz. Bizim meclis üyeleri bununla çok coşarlar mesela, yumruklar sıkılı eşlik ederler her zaman. “Yurdumun her yeri işgal altında…” Sözler böyle, Çeşme deböyle. Ama inanın Çeşme’nin kıyılarının, koylarının, dağlarının, denizlerinin işgaline hiçbir belediye başkanı, meclis üyesi ve ilçe başkanı karşı durmamıştır. Delege işlerinde bu kadar coşkuyla ve hevesle çalışan meclis üyelerimiz, Çeşme’nin dertlerini söz konusu olduğunda, üç maymunu oynadılar hep.
Çeşme’de siyaset rant ilişkisi arttıkça, yerel iktidar ile muhalefet partileri arasında genel bir uyum söz konusu olmuştur. Yağma ve işgal konularında Belediye Meclisindeki, muhalif üyelerin seslerini duymazdık pek.
Yalnız çok ilginç bir fark var bu yeni dönemde. İlk kez Belediye Meclisindeki muhalif bazı MHP’li üyeler, son zamanlarda muhalefet görevlerini yapmaya başladılar. Çeşitli konularda suç duyurularında bulunmaları ve belediyenin bütçe kullanım tarzı ve personel maaşlarını ödeyemeyince arsa satış uygulamalarını sadece meclis toplantısında değil, basın toplantılarıyla eleştirmeye başladılar.
İktidar partisi ve Saray’ın mahkeme kararına rağmen, halen Çeşme’nin arazilerini pazarlama hevesi geçmiş değil. AKP’li İzmir milletvekilleri sıklıkla bu konuyu dile getirmeleri, bu tehlikenin geçmediğini göstermektedir. Daha önce olduğu gibi CHP yerel yönetimleri ile ittifak arayışları sürüyor besbelli.
Ayrıca İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanın da ısrarla, konuyu sıkça canlı tutması bu ısrarın göstergesi.
Pek iç açıcı bir yazı dizisi olmadı belki. Ama siyaset tören ve mitingden ibaret değildir. Onun bir de akıl ve eleştiriye de tabi olması lazım. Aksi halde siyaset amigolar ile tribündeki taraftarlar ilişişine döner. Bu da gerçek siyasetin esas amacı olan, “ortak iyi” arayışından uzaklaşmak demektir.