Bu yazı dizimizin birinci bölümünde, Çeşme’de siyasetin seyrini, çok partili hayata geçişle başlatmış, 12 Eylül 1980 darbesine kadar bir özet vermiştik. Gazete yazısı olduğu için çok tarihi bilgi ve kapsam olmasın istedim.
Ama yazının ilgi gördüğünü hissettiğim için, bazen zamansal olarak, gel gitler yaparak da yazmayı sürdüreceğim.
Çeşme ve Alaçatı Belediyeleri, göreli olarak oldukça eski kuruluşlardır. Osmanlı idari yapılanması yüzyıllar içinde ihtiyaca göre değişmiş ve il ve ilçeler de buna göre şekillenmiştir.
Bir yüz yıldan biraz öncesine kadar Çeşme, İzmir ile birlikte kaza olarak Aydın’a bağlı. Yani hem İzmir kaza hem de Çeşme. Dolayısıyla Çeşme hakkındaki geçmiş yüzyıllardaki bilgilerin çoğu Aydın Salnamelerinden derlenmektedir.
Nitekim Aydın Vilayet Salnamelerine göre, Çeşme’nin ilk Belediye Başkanı olarak, Petro Çalıdaki (1878-79) görülmektedir. Hatta, Rum başkanlar dönemi uzun süre böyle devam eder.
Alaçatı ilk Belediye Başkanı olarak da aynı Salnamelerde Reis Müdür Efendi ismine rastlanmaktadır. Ardından Reis Müdür Efendi ile Halil Bey dönüşümleri görmekteyiz bir süre. Daha sonra iki kez Rum Belediye Başkanı görünüyor listede. Nikola Limyodi ve Dimitri Barbulaki. (Bu bilgileri arkadaşımız tarihçi Nahide Şimşir’in ilgili makalesinden bulmak mümkün.)
Meclis üyeleri kendi içlerinden her yıl ve bir yıllığına, bir üyeyi başkan seçiyorlar. Bu gelenek Cumhuriyet ilk döneminde de sürüyor. Halk meclis üyelerini seçiyor ve meclis üyeleri, kendi içlerinden birini başkan olarak belirliyor.
Cumhuriyet ile birlikte başlayan süreçte, Çeşme’nin ilkBelediye Başkanı, Şevki Bey oluyor. Onu Hayri Bey izliyor. Soyadı kanunundan sonraki Reis olarak da İbrahim Tütüncüoğlu’nu görüyoruz.
Alaçatı’da ise Cumhuriyet döneminin ilk başkanları olarak, İbrahim Bodur ve Yusuf Gençalp dikkat çekmektedir. Daha sonra Yusuf Gençalp defalarca ve yıllarca başkanlık görevini yapıyor.
Tek Partili dönemde, doğal olarak bütün meclis üyeleri ve başkanlar CHP’li idi. Daha sonra CHP ve Tek Parti yönetiminden memnun olmayan eski CHP’lilerin DP’ye geçip siyasete devam ettiklerini görüyoruz. Hem ülke genelinde hem de Çeşme’de.
Seçim dönemleri dikkate alınırsa, Çeşme’de son dönemlere kadar merkez sağın daha çok tercih edildiğini söyleyebiliriz.Zaman zaman da CHP/SODEP ve DP/DP/ANAP/ DYP denkleminde, gel gitler yaşanıyor.
Yetmişli yıllarda ülke genelinde de Çeşme’de de siyasal gelişmeler farklı bir evreye ulaşıyor. Sosyalist akımların yükselişi ve gençlik hareketlerinin etkili olduğu bu dönemde, CHP, geleneksel çizgisinden belli ölçüde saparak merkez sol ya da merkezin solu kavramlarını kullanmaya başlıyor.
Ülkenin her yerinde silahlı çatışmalara varan siyasi mücadelenin, Çeşme’ye yansıması o denli sert olmasa da, etkileri oluyor.
Bundan 40-45 yıl öncesine kadar Yarımada’nın siyasi, ekonomik ve belli ölçüde sosyal merkezi Urla idi. Çeşme, Karaburun ve Seferihisar’da lise olmadığı için lise öğrencileri Urla’da ve çoğu da yatılı okurdu.
Urla ve Yarımada köylüleri Cuma günü Urla pazarında buluşur, tarımsal araç gereç ve malzeme alımı da genellikle Urla’dan sağlanırdı.
Sosyalist gençlik örgütlenmesi de Urla’da daha etkili idi ve Yarımada’ya buradan bir etki oluyordu. Lisedeki sosyalist öğretmenler, TÖBDER ve üniversite gençliğinden sosyalistler faaliyetlerini görünür hale getirmişti. Tabi o dönemde üniversiteye devam eden gençlerin de buralarda örgütlenme çabaları oluyordu.
En yaygın eylemler arasında duvarlara sloganlar yazmak, afiş yapıştırmak, bildiri dağıtmak vardı. İzmir’deki mitinglere katılmanın yanı sıra Urla’da da “Tütünde Sömürüye Son” mitingi düzenlenmişti.
Urla merkez olmak üzere bölgeye sosyalist gençlik hareketi yayılıyordu. Urla gibi Alaçatı’da da Halk Evi/Halk Odasıörgütlenmesi çerçevesinde Devrimci-Yol hareketi, gençlik içinde ilgi görüyordu. Aynı şeyi Çeşme için söylemek zor. Çeşme’de münferit olarak sosyalist düşünceye sahip gençler olabilir ama bu örgütlü bir mücadele olarak hiç kendini göstermedi.
Alaçatı ve Germiyan dışında, Çeşme merkez ve diğer köylerinde, sosyalizm, gençler arasında ilgi gören bir akım değildi.
Bu döneme ilişkin dikkat çeken diğer bir olay, DP’li Mehmet Aldemir’den sonra, Alaçatı’dan CHP’li Remzi Özen’in 15. Dönem Milletvekili olmasıdır.
Alaçatı, 12 Eylül Darbe öncesi ve hemen sonrası olmak üzere sosyalist iki kardeşin öldürülmesine tanık olur. Önce ağabey Salih Bademci, İstanbul’da, polisten kaçarken sığındığı bir camide Akıncılar tarafından bıçaklanarak öldürülür, iki ay bile geçmeden kardeş Mine Bademci ise, Urla’daki bir bağ evinde polis kuşatmasını yarmak için fırladığı anda onlarca