2000’li yıllarda Çeşme, artık eski Çeşme değildi, siyasi duyarlılıklar da eskisinden farklıydı. Dolayısıyla, sandığa da bu dönüşümler yansıyordu.
Bu dönemlerde İzmir gibi kıyı bölgeleri seçmenlerinin tercihinde, Erdoğan ve AKP karşıtlığı, bir partiye aidiyet duymaktan daha öncelikliydi. İslamcı söylemi ile endişeli modernleri rahatsız eden Erdoğan ve AKP, sahil kesimleri ve eğitimli kentli orta sınıflardan destek almakta zorlanıyordu.
Endişeli modernlerin hassasiyeti, laiklik ve modern yaşam biçimine müdahale edilmesi ve Cumhuriyet projesi karşıtı bir iktidarın güçlenmesi idi. Halen de öyle.
Ayvalık’tan Didim’e ve hatta Datça’dan Antalya’ya kadar bütün Batı kıyılarında CHP, otomatik olarak seçim kazanıyordu.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, turizm modern bir sektördü ve ayrıca kıyı bölgelerinde kentli orta sınıf nüfus olarak giderek artıyordu. İşletmeci veya yerleşik sakini olarak sahiller, endişeli modernler ile doluyordu.
Eski sahil kasabası değildi artık Çeşme ve Alaçatı. Siyasi yelpazenin sağında da ne AP ne ANAP ne de DYP vardı. Daha radikal bir akım sağa hükmediyordu.
Çeşme ve Alaçatı, kentli orta sınıf göçünün yanı sıra inşaat ve tadilat işleri nedeniyle Doğu ve kırsal göç de alıyordu. Nitekim bu kesim Çeşme Doğu Derneği adıyla bir oluşuma da sahip oldu. Bunların çoğu inşaat ve tadilat işleri ile meşgul olsa da hayvancılık yapan ve turizm sektöründe çalışanlar da bulunmaktadır.
Doğu Derneği şemsiyesi altında toplananlar, yerel siyasi dinamiklere göre hareket etmekle birlikte, çeşitli partilere dağılmış bir görüntü sergilemektedir. Belediye meclis üyesi olarak bazen AK bazen MHP ve bazen de CHP’den şans bulmaktadırlar.
Gelelim 2009 yerel seçim sonuçlarına. Özetlemeye çalıştığımız nedenlerle, artık CHP, Çeşme’de otomatik kazanan parti konumuna geldi. Adaydan bağımsız olarak bu böyleydi.
Faik Tütüncüoğlu, dördüncü dönem başkanlığı için bu koşullarda seçime girdi ve %49 ile seçimi kazandı. AKP’nin adayı Esnaf Zanaatkârlar Odası Başkanı Mustafa Cenger’di. Çeşme’de sevilen biriydi. Ama AKP’nin adayı idi. Bu nedenle aldığı %43 oy da, AKP’nin burada bir daha ulaşamayacağı bir orandı.
Faik Bey, CHP’yi kontrol altında tutmakla kalmıyor, adeta “Tek Adam” modeli ile yönetiyordu. Hatta ilçe kongrelerinde divan başkanlığını bile kendi üstleniyordu. Yıllardır, adeta atadığı ilçe başkanları ile CHP ilçe örgütüne hükmediyordu.
2014 yılında Belediye Başkanı olarak tekrar aday adayı olan Tütüncüoğlu, bu defa, adaylık şansı bulamadı. Beldeler ve köyler ortadan kaldırılmış ve Alaçatı Belediyesi de kapanmıştı.
Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, o dönem Aziz Kocaoğlu ekibi içinden biriydi. Özellikle eski il başkanlarından Alaattin Yüksel ile yakın ilişkisi vardı ve Yüksel de Kocaoğlu’nun en yakınındaki isimdi.
Genel merkez baronları da artık değişmişti (mesela Kılıçdaroğlu’nun dibinde olan Gürsel Erol’un uğrak yerlerinden biri Alaçatı ve Port olmuştu) ve Tütüncüoğlu’nun şansı azalmıştı. Dolayısıyla CHP’nin adayı Dalgıç oldu.
CHP adayı Dalgıç’ın karşısına yine AKP adayı olarak Mustafa Cenger çıktı. Bu defa Alaçatı ve köylerinin de devreye girmesive giderek artan kentli nüfusun etkisiyle CHP, seçimi çok rahat kazandı. Dalgıç %56,8 oy almasına karşılık, Cenger %36,4 oy alabildi. Ama AKP’nin Çeşme’deki oyu yüzde yirminin bile altındaydı zaten.
Bu dönemde Alaçatı ve köylerin tamamı Çeşme Belediyesine bağlanmış ve birer mahalleye dönüşmüştü. Öte yandan Çeşme’ye yönelik beton sermeyesinin ilgisi giderek artıyordu.
Tütüncüoğlu, Belediye’yi devrettiğinde, kasada ciddi miktarda para bırakmıştı. Bütçe ve personel disiplini bakımından, o dönemden sonra farklı bir belediye yönetim anlayışı, dönemi başlamıştı. Günümüze kadar da bu devam etti.