Bugun...
SON DAKİKA

ÇEŞME MAPUSUNDA BİR GÜN

 Tarih: 17-08-2025 17:25:00
ENGİN ÖNEN

Çeşme deyince, son yıllarda, aklıma hep dert ve çile geliyor. Çok yazdık, daha da çok yazacağız. Yorucu bir şey dertlenmek ve dert yazmak. Ama itiraz etmeden tepki göstermeden de duramıyorum, ne yapayım.

Bugün ne denizin artan kirliliği, ne kıyı işgalleri, ne rezidans rezalati, ne Port Alaçatı kepazeliğinden söz edeceğim. Bu yazımda bir anıya yer vereceğim. Aslına bakarsanız bu tür yazılar bana daha çok keyif veriyor. Ve aşağı yukarı bir kitap hacminde yazı da birikti. Bakalım nasip.

Eskiden, çok eskiden her şey farklıydı. Çeşme’den İzmir’e günde birkaç otobüs gider ve dönermiş. Mustafa Denizli daha ortaokula yeni başlamış. Maçlarda ve sokaklarda çiğdem fıstık satıyormuş. Lisesi yok Çeşme’nin henüz. Tütüncü bir kasaba, diğer yüzlercesi gibi. Yoksulluk ve yokluk yılları.
Bazı kasabalardaki gibi Çeşme’nin de küçük bir mahpushanesi vardı. Mahkumları genellikle cezasının önemli bir bölümünü İzmir’de tamamlamış ve son dönemini memleketinde tamamlamak isteyen kişilerden oluşuyor. Dolayısıyla biraz daha esnek kuralları var. İçeride mahkumu, gardiyanı ve jandarması samimi ilişkiler içinde.
Yaklaşık olarak altmışlı yılların başı. Mahkumlardan biri de Germiyan’dan Mehmet Yıldırım ve Yakup Erkan. Biri kız kaçırmaktan diğeri de yardım etmekten tutuklu. Cezalarının son bölümünü Çeşme mahpushanesinde tamamlamaktalar.
İçerde tam bir eş dost ortamı. Sohbetler, rakı sofraları gırla. Ziyarete gelenler eli boş gelmiyor. Rakı, peynir, kavun vb. Olmadı bazı mahkumların dışarı çıkıp alışveriş yapmasına bile izin veriliyor.
Gardiyanlar anlayış gösteriyorlar. Rakı sıradan. Bazıları esrar bile sokuyor içeri. Mahkumlar canı çeker diye pencereden, zuladan nöbetçi jandarmalara da bir kadeh rakı gönderiyorlar bazen.
Üst katta gardiyanın odası bazı özel görüşme ziyaretlerde de kullanılıyor. Mahkumun karısı gelmiş mesela. Orada buluşmaya izin var. Canım ister sohbet ederler ister başka şey yaparlar bize ne. Karı koca değiller mi?
Mehmet Yıldırım sık sık çarşıya çıkar. Savcı baskına gelmediği sürece pek sorun çıkmaz. Gardiyanlar da bu koşulla alışverişe gitmesi için izin verirler. Ama o alışverişi biraz uzatıp, sokakların ve özgürlüğün tadını çıkarmaya çalışır.
Bir akşam doğru çarşıdan mahpushaneye dönerken durakta köylüsü Ali Kaya’yı görür. “Ali hayrola?” Meğer Ali Kaya otobüsü kaçırmış. İlk otobüs ertesi gün. Ne özel araç ne telefon (sadece köy odasında çevirmeli bir telefon vardı). Ali Kaya dertli dertli düşünüyor. O saatte ne yapacak? Akşam yürümeye kalsa 20 km yol kolay değil.
Çözümü Mehmet abi bulur. “Ali hadi gel bu gece bizde kal.Sabah ilk otobüs ile gidersin.” Yani mahpushanede. Çarşıya yalnız giden Mehmet abi arkadaşıyla dönünce gardiyan tepki gösterir, “Ya burayı otele çevirdiniz.” Çaresiz kabul eder Ali abinin o geceyi hapishanede kalmasını.

O akşam Ali abi, mahkum olmadan bir gece hapis yatar ve ertesi köye dönebilir.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI