Bir süredir hastalıkla mücadele eden Çeşme eski Belediye Başkanlarından Faik Tütüncüoğlu’nun hayata veda ettiği haberini dün akşam saatlerinde Objektif Çeşme’de gördüm. Yaşlanmıştı ve bir süredir hastaydı, sıralı ölümdü ama yine de üzüldüm doğrusu.
Uzun zamandır kendisini görmemiştim. En son, delege olarak, CHP İlçe Kongresinde tekerlekli sandalye ile oy kullanırken çekilen fotoğrafını görmüştüm.
2024 seçimlerinden önce, Belediye Başkanı adına proje ve tanıtım hazırlıkları yapan ekibin ofisini ziyaret etmiştim. Oradaki arkadaşlara çeşitli (ve oldukça gereksiz) önerilerde bulunmuştum, ne üstüme vazife ise. Sembolik önerilerimden biri de Başkan adayı ve yakın ekibinin eski belediye başkanlarını ziyaret etmesi yönündeydi. Bu vefa ve kurumsal hafıza ile ilgili bir öneriydi.
Daha önce tanımadığım bir arkadaş, “ya Faik Tütüncüoğlu, diktatör bir Başkanmış, esnafın sandalye ve masası yarım metre yola çıksa, ceza yazıyormuş, zabıta metre ile kontrol yapıyormuş..” türünden bir itirazda bulunmuştu. Sanırım o arkadaş meclis üyesi ve muhtemelen imar komisyonunda.
Ziyarete bile gerek duyulmayan bu eski Başkanı, delege yapıp oyunu alan da aynı ekipti oysaki. Neyse bu detay ama Faik abinin siyaset tarzı ile ilgili değerlendirmeye başlamak için elverişli örnek.
Faik abi diyorum, son birkaç yıl öncesine kadar hukukumuz vardı, farklı siyaset anlayışında olsak da Çeşme’nin yararı konusunda ortaklaştığımız alanlar çoktu.
Faik abi, asker kökenli idi. Emekli albay olarak siyasete girdi. Bu onun siyaset yapma tarzına da yansıyordu doğal olarak. Şu anda belediyelerde hiç rastlanmayan kurallar ve disiplin onun için vaz geçilmezdi. Bazen bunu abarttığı yönünde eleştiriler de vardı.
Emekli olur olmaz Erdal İnönü’nün liderliğini yaptığı SODEP’e üye olup, hemen Çeşme örgütlenmesini yaptı ve ilçe başkanı oldu. Ardından 1984 yerel seçimlerinde SODEP adayı olarak girdiği seçimi, %32 oy alarak kaybetti.
SODEP ve Halkçı Parti birleşmesi sonrası kurulan SHP’nin de ilk ilçe başkanı oldu ve 1989 seçimlerinde bu parti adayı olarak Belediye Başkanlığını kazandı. Dört beş dönem bir Nuri Ertan bir Faik Tütüncüoğlu şeklinde sonuçlandı Çeşme’de belediye başkanlığı seçimleri. Ardından AKP’nin yükselişi ile birlikte, birçok kıyı kentinde olduğu gibi CHP modern sağı da içerecek şekilde seçimlerin otomatik kazananı olmuştu.
Faik abi, SHP’den istifa edip, Baykal’ın kurduğu yeni CHP’ye geçti ve son iki döneminde CHP’li Belediye Başkanı olarak görev yaptı.
12 Eylül’den sonra SODEP ile başlayıp, 2014 yılına kadar Çeşme’de Faik abi, siyasette Tek Adam modeli uygulamış, partiye hep hükmetmişti. Sanırım sadece bir kongrede istediği aday kazanamamıştı. Ondan sonra da ipleri iyice eline almış ve zaman zaman kongrelerde divan başkanlığını bile kendi üstlenmişti.
Sektörel dönüşüm onun döneminde de başlamıştı ama ondan sonra müthiş ivme kazandı. Çeşme, turizm kenti olmaktan çıkmış adeta inşaat kenti olmuştu. Artık belediyenin yerel kamu hizmetlerinden çok, imar işleri ön plandaydı. İnşaat baronları ve kıyı yağması Alaçatı’da zaten epeyce mesafe almıştı. Alaçatı’da iki belediye başkanı imar yolsuzluğu gerekçesiyle hapse girmiş ve hatta biri bu yüzden başkanlığı da kaybetmişti.
Büyükşehir Yasası değişip, Bütünşehir’e dönüşünce Alaçatı Bbelediyesi kapatıldı, bütün köyler de mahalleye dönüştü. 2014 seçimlerine böyle gidiliyordu. Faik abinin dördüncü dönemi tamamlanıyor ve seçmenler arasında yaşlandığı ve dört dönemin yeterli olduğu yönünde homurtular duyuluyordu.
Bu durumu, o zaman yazdığım Milliyet Ege’de dile getirmiştim. Ertesi günü bayram nedeniyle köye gelmiştik. Telefon çaldı. Arayan Faik abiydi. “Enginciğim nasılsın, senin ve ailenin bayramını kutluyorum,” dedikten sonra yazımı okuduğunu söyledi. Görüşlerime katılmadığını örneklerken, Yılmaz Büyükerşen’in kendisinden daha büyük olduğu örneğini de verdi.
Ben de uygun bir dil ile sokaktaki havayı yazdığımı söyledim. İncitici bir üslup kullanmadan konuşmaya dikkat ediyorduk ikimiz de.
2014 koşullarında Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Genel Başkan Kılıçdaroğlu üzerinde etkisi güçlüydü ve bu nedenle adaylık Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’a geçmişti.
O andan itibaren hem Çeşme’de belediye yönetim anlayışı değişti hem de Faik abinin siyaset dönemi sona ermiş oldu. Belediye yönetimi değişti, örneğin belediyenin borcu olmadığı gibi kasasında ciddi miktarda para da vardı. O yıldan itibaren artık bu yönetim bitmiş oldu ve günümüze kadar, belediye borç ve arsa satışları ile anılır olmuştu.
Faik abi, Muhittin Dalgıç’ın başkan olmasını istemezdi ama onu kamuoyu önünde hiç eleştirmedi. Ancak kendi eliyle siyasete soktuğu ve belediye meclis üyesi yaptığı Ekrem Oran ile yıldızı hiç barışmadı. Bu vebali nedeniyle başta Nuri Ertan olmak üzere yapılan eleştirilere hiç cevap vermedi. Çünkü kendisi de çok pişmandı. Bazı röportajlarda bunu örnekleri ile anlattı hep.
2019’a gelindiğinde, bu defa da Tuncay Özkan destekli Ekrem Oran’ın aday olma ihtimali karşısında, kendi adayı eski ilçe başkanı Halil Saatli’nin oğlu, Onur Saatli’den yana destek açıkladı.
Maalesef büyük bir hata ve tezgahlara içinde ben de aday adayı olmuştum o yıl. Bunu hatalarımla birlikte detayları ile açıkladığım için burada tekrarlamayacağım. Faik abi, Onur’a destek açıkladığı röportajda, gazeteci soruyor, “Engin hoca da aday adayı” deyince, şu karşılığı veriyordu, “haberim yoktu, gayet güzel olur, akademisyen ve bölge insanı Engin Hoca”.
Tuncay Özkan’ın dediği oldu, zaten pek çok kişinin de tahmini bu yöndeydi. Kılıçdaroğlu, o dönem Aziz Kocaoğlu’na da şans vermemişti ama Tuncay Özkan, genel merkez baronları arasında en agresif olanlardandı.
Ekrem Oran dönemi başlayınca, Faik abi eleştirilerini sürdürdü. Çeşme siyasetinde en istemediği kişiydi ve maalesef kendi sayesinde bu başlamıştı. Onun için eleştirileri aynı zamanda özeleştiri idi.
Ekrem Oran da Tek adam modeline yatkındı ve etrafında bir yalaka çemberi oluşunca bunun dışında kalanları hep düşman ve tehdit olarak gördü. Faik abinin eleştirilerini gerekçe göstererek, Onu CHP’den ihraç ettirdi. Ama mahkemeye giderek Faik abi üyeliğini geri almıştı.
Faik abinin yönetim anlayışında beğendiğim ve onaylamadığım yönler vardı. Bunu dile getirirdim de zaman zaman. Ama bu eleştiriler karşısında medeni bir tavır alırdı. Karşılıklı konuşurduk. Konuşabilirdik. Bu artık çok önemli bir meziyet haline geldi.
Ne diyelim anlatacak çok şey var ama Faik abiyi bu gözlem ve anılar ile uğurlayalım.