Çeşme’deki siyaset, epeyce bir süredir rant etrafında şekilleniyor. Daha önceki geleneksel siyasetin uzağındayız artık. Çeşme yerel siyaseti, sadece oy için Çeşmelilere muhtaç. Diğer esas dinamikler sermaye ve rant ilişkilerine göre şekilleniyor.
Seçmenin çoğunluğu birçok turistik belde de olduğu gibi, Erdoğan ve AKP alerjisi ile oy kullanıyor. Bu yüzden kıyı şeridindeki bütün ilçelerde CHP, seçimi otomatik olarak kazanıyor.
Bu otomatik kazanma olanağı, CHP’de kaliteyi düşüren bir etki yapıyor. Nasıl olsa kazanacağız mantığı ile aday konusunda kalite arayışı çoktan terk edilmiş durumda.
Çeşme’de siyasetin asıl dinamiğini rant ilişkileri şekillendirdiği için, burada iktidar ve muhalefet arasında ciddi bir mücadele yaşanmıyor uzun zamandır. Belediyenin karar ve uygulamaları esas olarak ranta yönelik olunca, iktidar ile muhalefet arasında, seçimi kim kazanırsa kazansız adeta bir koalisyon ortamı oluşuyor.
Bunun en çarpıcı örneğini Çeşme Projesi sürecinde gördük. Sarayın Çeşme’yi ranta açma ve satma projesinin en ateşli destekçileri CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ve Çeşme Belediye Başkanı olmuştu. AKP’li Bakan ile CHP’li başkanlar sıkça toplanıp, mutlu mesut demeçler ve pozlar vermişlerdi.
Diğer önemli bir örnek de rezidanslar defosudur. Turistik ruhsat ile Sarayın müteahhitlerine tanınan ayrıcalıklar Çeşme’yi habis bir ur gibi kemirmektedir. Buna karşılık seçmeni de bu yolsuzluğa ortak etmek için diğer kaçak yapılaşmalara da göz yumulup, imar afları beklentisi oluşturulmuştu.
Port Alaçatı tam bir soygun yerine dönmüştür. Oysaki kamu özel ortaklığı ile başlamıştı. Yerel kalkınma projesi idi. Belediye bu amaçla Hazine’den tahsis edilen 300 dönüm araziyi de bu projeye dahil etmişti ve marinayı inşa etmişti.
Şirkette yüzde beş hisse ile temsil edilen ve son yıllara kadar yönetim kurulu başkanlığını belediye başkanının yaptığı bu proje, hem kamu yararı hem de çevre koruma kurallarını hiçe sayan tam bir yağma projesine dönüşmüştür.
Eski ve yeni belediye başkanının veya CHP’de siyaset yapanların bu konuda AKP’den farklı bir tavrı olmamıştır. Bu kadar can yakıcı konularda bile Çeşme Belediyesi kamu yararından uzak, keyfi ve tek adam yönetimini sürdürmektedir.
Çeşme’nin can yakıcı sorunları ve yağmasından pay alanların parti genel merkezlerindeki karar mekanizmalarını etkileme çabaları anlaşılır bir durum. Bu saltanatı sürdürmek isteyeceklerdir. İş takipçileri ve adam kayırma mekanizması ile ilerleyen siyaset pratiğinin gündeminde de ne yazık ki, ülke menfaati veya kamu yararı zerre kadar yer almamaktadır.
Ufukta da ne iktidar ne muhalefet partileri ile adaylarında kayda değer bir itiraza bugüne kadar rastlanmamıştır.
Güzel ve yalnız memleketim Çeşme.