Bugun...
SON DAKİKA

Nerede O Eski Günler?

 Tarih: 30-12-2025 15:44:00
ÖMER ÖNAL

Eskiden yeni bir yıla girerken takvim yapraklarıyla birlikte umutlar da yenilenirdi. Büyük aileler aynı sofranın etrafında toplanır, yılbaşı geceleri evlerde kutlanırdı. Sevinçle birbirine sarılan insanlar, yeni yıldan güzel haberler beklemenin saf coşkusunu yüreklerinde taşırdı. O gecenin ardından herkes işine daha moralli, hayata karşı biraz daha dirençli giderdi.

Resmî ve dinî bayramlar gelmeden günler önce başlardı hazırlıklar. Evlerin içinde tatlı bir telaş dolaşırdı: hamurlar yoğrulur, baklavalar açılır, perdeler yıkanır, misafir için sofralar kurulur, kalabalık günler beklenirdi. Yılbaşı yaklaşırken evinin bahçesinde tavuk, horoz besleyenler bile önceden belli olurdu. Çünkü paylaşmak vardı o günlerde; birlikte olmanın sıcaklığı, kalabalık olmanın bereketi vardı.

Hani sık sık söyleriz ya: “Nerede o eski günler?”

Bir soru gibi dursa da, aslında derin bir iç çekiştir bu söz. “Nerede” kelimesi bazen öyle uzatılarak söylenir ki, sadece geçmişi değil, geçmişle birlikte kaybettiklerimizi de yakar insanın içinde.

Zaman değişti. Daha rahat yaşadığımız söyleniyor. Daha konforlu evlerimiz, daha pahalı eşyalarımız var. Ama ailelerimiz küçüldü. Çekirdek ailelerle birlikte, çekirdek yalnızlıklar da girdi hanelerimize. Eskiden kahve falında “hanene ay doğuyor” derdi komşu teyze. Şimdi ise her gece evlerimize sessiz bir yalnızlık doğuyor.

Herkes kendi kabuğunda yaşıyor duygularını. Paylaşım azaldı, bağlar gevşedi. Olduğumuz yerle olmak istediğimiz yer bir türlü örtüşmüyor. Sahip olduklarımız yetmiyor kimseye. Daha fazlasının peşinde koşarken, ömrün sessiz sedasız tükenmekte olduğunun farkına varamıyoruz.

Peki, biz bu noktaya nasıl geldik?

2026 yılına girerken geriye dönüp baktığımızda, son yılların yükünü hâlâ omuzlarımızda taşıdığımızı görüyoruz. Ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığı, belirsizlik duygusu… Yıllar değişti, takvimler eskidi ama insanın geçim derdi pek değişmedi. Yeni yıl geceleri artık coşkunun değil, hesap kitapların yapıldığı gecelere dönüştü.

Memura, işçiye, emekliye verilen zamlar daha ceplere girmeden eriyor. İnsanlar sevinmeyi erteliyor, umutlarını kısmaya çalışıyor. Sevinç yine kursakta kalıyor. Yurdum insanı hâlâ kara kara düşünüyor.

Evet, sigara ve alkol sağlığa zararlıdır; içilmemesi gerekir, bunu hepimiz biliyoruz. Ama insanın morali bozulduğunda bir sigara yakması, bir dostla karşılıklı oturup bir duble rakı içmesi bile lüks sayılır oldu. Bir meyhanede iki laf edip dertleşmenin bedeli ağırlaştı; sohbet bile pahalı artık.

Ben 2026 yılına temkinli bakıyorum.
Ama umutsuz bakmak istemiyorum.

Çünkü bu ülkenin insanı, en zor zamanlarda bile umudu ayakta tutmayı bildi. Yokluğun içinden dayanışma çıkarmayı, karanlıkta bir ışık yakmayı başardı. Dileğim, 2026’nın memleketime biraz nefes, biraz adalet, biraz da yüzleri güldürecek günler getirmesi.

Belki yeniden sofralar kalabalık olur.
Belki yalnızlık biraz azalır.
Belki “nerede o eski günler” demeden, bugünün kıymetini konuşuruz.

Dileğim budur.

Hoşçakalın.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI