Çevre sorunları, bugün sadece bilim insanlarının ya da ekolojistlerin değil, hepimizin gündeminde olan bir konu. Hava kirliliği, ormansızlaşma, su kaynaklarının tükenmesi gibi sorunlar, artık sadece uzak gelecekte değil, hemen şimdi, kapımızda. Ancak bu sorunların kaynağına baktığımızda, temelinde doğayla uyumsuz bir sistemin, yani kapitalizmin yattığını görüyoruz.
Kapitalist sistem, doğayı sadece bir kaynak olarak görüyor. Bir orman, kesilecek ağaçlardan ibaret, bir nehir ise sadece su üretimi ve enerji için kullanılacak bir "malzeme." Ancak bu yaklaşımın bedelini, günümüzde artan felaketlerle ödüyoruz. Yine de, çözüm arayışlarında sosyalist hareketlerin tarihine baktığımızda, çevreci yaklaşımın hep var olduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin, Sovyetler Birliği’nde ve Küba’da uygulanan bazı çevresel politikalar, doğanın korunmasına ve sürdürülebilirliğe yönelikti.
Sol hareketler, insanın doğayla barış içinde yaşayabileceği bir düzeni savunuyor. Kapitalizmin aksine, doğayı metalaştırmadan, insan ihtiyaçlarına uygun şekilde, sürdürülebilir yöntemlerle kullanmayı amaçlıyorlar. Bugün birçok sosyalist partiler, çevreci politikaları savunurken bu anlayışa dayanıyor. Doğa bir meta değil, bir yaşam kaynağıdır; insanın üzerinde hak iddia edebileceği bir "mal" değil, ortak geleceğimizdir.
Türkiye’de de sosyalist hareketlerin ekolojiye dair güçlü bir duruşu var. Türkiye Komünist Partisi’nin "yağma düzenine karşı doğa" sloganı da aslında bu yaklaşımın bir yansıması. Doğayı, kapitalist rant projelerine karşı savunmak, sosyalist mücadelenin ayrılmaz bir parçası.
Çevreye dair ne kadar konuşsak da, bireysel çabalarımız sınırlı. Elbette, plastik atıkları azaltmak, enerji tasarrufu yapmak gibi eylemler önemlidir; ama esas olarak sistemsel bir değişim olmadan bu sorunları çözmek zor. Yani, çevre sorunlarıyla mücadele, aynı zamanda kapitalist düzenle de mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu yüzden çevreci hareketlerin birçoğunun sosyalist veya anti-kapitalist olması hiç şaşırtıcı değil.
Çözüm? Çok net: Doğayla uyum içinde bir yaşam sürebilmek için kapitalizmin yarattığı tahribatı durdurmalı ve yerine insanla doğanın barış içinde var olabileceği bir düzen olmalı. Bu da ancak toplumsal bir dönüşümle, dayanışma ve ortak mücadeleyle mümkün.