Barış İçin Sadece Bir Gün Yeter mi?

1 Eylül Dünya Barış Günü'nün anlamı, hepimize barışı hatırlatmak olsa da, dünyanın dört bir yanında savaşın, şiddetin ve adaletsizliğin kol gezdiği bir dönemde yaşıyoruz. Barış, maalesef, sadece bir temenni ya da kağıt üzerinde kalan bir ideal olarak kalıyor. Uluslararası platformlarda barış nutukları atılırken, bir yandan da silahlanma yarışları hız kesmeden devam ediyor. 

Dünya Barış Günü'nün gerçek anlamını yitirdiğini görmek üzücü. Barış, sadece bir gün anılacak, hatırlanacak bir kavram olmamalı. Barışın her gün, her an, yaşamın her alanında bir ilke olarak benimsenmesi gerekiyor. Ancak bu, mevcut sistemlerin ve güç dengelerinin çıkarlarına ters düşüyor. Savaşlardan, çatışmalardan beslenen bir düzen içinde barışın hüküm sürmesi mümkün mü?

Barış için verilen mücadeleler, ne yazık ki çoğu zaman görmezden geliniyor ya da bastırılıyor. Barış yanlısı söylemler, sadece politik söylemlerle sınırlı kalıyor ve gerçekte hiçbir adım atılmıyor. Oysa barış, sadece savaşın sona ermesi değil; adaletin, eşitliğin ve insan haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir.

Dünya Barış Günü'nü bir farkındalık günü olarak değil, gerçek bir harekete geçişin başlangıcı olarak değerlendirmeliyiz. Barış, insanlığın en büyük ideallerinden biri olmalı ve bu uğurda her gün mücadele edilmelidir. Sadece 1 Eylül'de değil, yılın her günü barışın değerini anlamak ve onun için çalışmak zorundayız. Ancak bu şekilde barışın gölgesi altında yaşamayı başarabiliriz.