Bugun...
SON DAKİKA

Ah Alaçatı vah Alaçatı!

 Tarih: 08-06-2024 11:16:00
ENGİN ÖNEN

Daha önce çeşitli vesilelerle, Alaçatı’nın dönüşüm öyküsünden bahsetmiştik. Hatta bunun üzerine bir kitap da yayınladık.

Son 10-15 yıldır, ülkenin en popüler yerlerinden biri Alaçatı oldu. Ancak sosyolojik ve şehir planlamacılığı açısından marka kent liberalizmi hoyratlığı eşliğinde dönüşen Alaçatı, hem mekânsal hem de sosyal açıdan kötü dönüşüm örneklerinden biridir.

Yıllar önce Eskişehir’de bir sempozyumda şehir planlama alanının en önde gelen isimlerinden İlhan Tekeli Hocamızla sohbet ederken bu konuya da değinmiştik. İlhan Hoca, “Ben yaz aylarında Çeşme’de olurum ama Alaçatı’ya adımımı bile atmam” demişti.

En kötü şehircilik örneklerinden biri olarak Alaçatı’yı değerlendirirken, kamu alanlarının bile ticarileşmesinden ve plansız/denetimsiz her türlü girişime yol verilmesinin sıkıntılarından söz etmiştik.

Birkaç yıl önce zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı danışmanlarından bir arkadaşım aradı. “Hocam bazı yatırımcılar arayıp duruyor, saat 01.00’de belediye eğlence mekanlarını kapatıyormuş. Alaçatı’da gerilim yükseliyor, sen ne diyorsun bu yeni uygulamaya? Senin bir önerin var mı?”

Çok geç artık. Çok plansız ve denetimsiz gelişti diye bunu kastetmiştim. Plan yapmazsanız, her yerde her türlü işletmeye ruhsat verirseniz böyle olur. Nasıl olur özetleyelim. Butik otel bitişiğinde bar... Meskenin yanında restoran… Peki, ne var bunda? Çok şey var.

İnsanlar gece 23.00 ya da bilemedin 24.00’de uyumak istiyor ama ne mümkün. O saatten sonra başlıyor davul zurna. “Abe kaynana…” Onun bitmesini beklerseniz yanılırsınız ardından “Ankara’nın bağları..” gelecek. Yok daha yeni başlıyoruz. “Erik dalı gevrektir..” falan derken gün ışımaya başlıyor.

Yani komşuların biri güne başlarken, diğerleri yatmaya gidiyor. Aynı sokakta bu iş zor.

Ama burası eğlence kenti, insanlar İstanbul’dan geliyorlar dünya kadar para harcıyorlar. Eğlenmesinler mi? Tamam da diğeri de yatmak için otele parasını ödemiş.

Bir otel işletmecisi ile kısa bir sohbetim olmuştu geçen yıl. Adam dertli Kanada’dan bir grup 10 günlük rezervasyon yaptırmış. İkinci gün valizleri toplamışlar.Çünkü gürültüden uyuyamamışlar.

Sadece gürültü değil tabi, mafyası, otçusu, sarhoşu… şusu busu.

Peki, nasıl olmalıydı?

Çok basit. Dünyada da bizde de örnekleri var. Eğlence ile dinlence alanları planlanır ve ona göre ruhsat verilirdi. Ticari alan, eğlence alanı ve dinlence bölgesi vb. Herkes dükkan ya da ev satın alırken, kiralarken bunu bilir ona göre karar verir.

Yoksa eğlenceye ve sarhoşluğa müdahale edilsin dediğimiz yok.

Marka kent olacağız, çok sermaye gelecek derken Alaçatı, telafisi imkansız tahribatlar yaşadı. Marka kent oldu. Sermaye de geldi. Yerlilerin çoğunu dışarı da attı bu marka kent. İyi ama bu defa yönetilemez hale geldi.

“Yeter ki sermaye gelsin”, “bir sorun mu var hallederiz”, “merak etmeyin hem sizin eski evleriniz ve arazileriniz değerlenecek” belediyeciliğinin sonucu bu.

Marka kent yapmaktaki amaç şehri pazarlamaktır. Temel amaç pazarlama olunca kimlik ve kişilik önemsizleşir. Alaçatı çok vahşi pazarlandı.

Cem Yılmaz, son gösterisinde biraz buna değindi. “Alaçatı’daki hangi emlakçıya gitseniz, sattığı evin eskiden Kilise olduğunu anlatıyor size. Geçenlerde bahçesinde nah bu kadar Haç bulduk…”

Şimdi o Haçı alıp günah çıkaralım artık.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI