Bugun...
SON DAKİKA

KÜLTÜR FAKİRİ ÇEŞME

 Tarih: 22-02-2024 14:09:00
ENGİN ÖNEN

Arsa ve emlak fiyatları pahalı, yemek içmek pahalı, plajları pahalı… Basında genellikle bu türden haberler ile anılır Çeşme. Alaçatı’daki astronomik otel ve restoran fiyatlarından söz edilir. Bir de sokaklarında rastlanan ünlülerden.

Gördünüz mü, bakımsız bir muhacir kasabası ne hale geldi. Ne kadar değerli bir şehir oldu Alaçatı. Dalyan, Paşa Limanı, Ayayorgi vb. Çünkü marka kent yarattık. Marka demek ürün demek. Marka demek ticari değer demek. Piyasada kar etmek demek.

Marka şehir işletme ve pazarlama alanına ait bir kavramdır ama kent yönetimi ise kamu yönetiminin konusuna girer. Marka kent liberal bir tanımdır, kimlikli kent ise kamucu bir yaklaşımdır.

Ne güze değil mi, Çeşme artık eski bir tütüncü kasabası değil. Urla’da değil, Karaburun’da değil, Seferihisar da… Bu zaten kaçınılmaz bir süreçti.

Ancak Çeşme bu mekânsal dönüşüm ve piyasa değeri artışına rağmen, kültürel olarak bölgenin en çorak yerlerinden biri olmayı sürdürmüştür. Burada kültür kavramını, en geniş anlamda yaşam biçimi olarak değil de sanat, bilim ve entelektüel faaliyetler olarak kullanıyorum.

Bu çoraklığın en başında, burada bir kent kimliği oluşmaması ve zayıflığı geliyor tabi. Düşünün Çeşme’nin sembolü Çeşme Kale’si ama Belediye bunun önüne büfeler inşa ediyor ve Çeşmeli bundan rahatsız olmuyor. Ya da Ağa yaptıysa, ses çıkarılmaz diyor.

Bilim kültür ve kent kimliği konusuna en çok önem veren başkan Nuri Ertan’dı. Bilebildiğim dönem içinde tabi. O üniversiteler ile sürekli temas kurardı. Tarih ve toplumsal hafıza konularına ilgisi vardı. Sadece onun döneminde iki defa Çeşme Sempozyumu gerçekleşti. Acemiceydi ama yapıldı ve yayınlandı. Bir başlangıçtır.

O dönemde bu Sempozyum’un sonucunu Nuri Ertan şöyle yorumlamıştı: “Hocaları üç gün Altın Yunus’ta ağırladık ve Çaka Bey’i Çeşme’ye getirdik.” Bir kahramana ihtiyacımız vardı, Çaka Bey ile o eksiği tamamladık demek istedi. İşte en gayretli başkanın elde ettiği sonuç da buydu.

Çeşme’de ayak izi olmayan Çaka Bey’in mezarını bile yazılı hale getirdik. Bu bölgede kısa bir süre de olsa Sakız Adasını fetih ettikten sonra kendine ait bir devlet girişimi olsa da Çaka Bey’in mezarının burada olduğunu iddia edebilecek hiçbir tarihçi ve belge yok tabi ki. Çeşme Köy’deki durum bambaşka ve ayrı bir yazı konusu.

Ondan sonraki yıllarda da Çeşme Belediyesi genellikle imar, ihale işlerine yoğunlaştığı için kültürel faaliyet olarak konserler ile yetinmeyi tercih etmiş ve bütün eller havaya hamasetini finanse etmiştir eş dost ajansları ile.

Karaburun, Foça ve Urla gibi benzer ilçeler ile kıyasladığınızda Çeşme’nin aydın faaliyetleri oldukça sınırlı kalmıştır. Alaçatı’da bazı otellerin kendi piyasa mantıkları içindeki sanatsal etkinler var tabi ama benim kast ettiğim kamusal alanda ve bir kentli ile teması olan faaliyet olarak kültür sanat etkinlikleri.

Kenti, kent yapan değerleri sadece mekan olarak algılarsak olacağı budur. Müteahhit ve tüccar böyle algılayabilir ama kamu yöneticileri bundan fazlasını hesaba katmak zorundadır.

Bu konuya başka bir yazıda devam edelim. Çünkü örnek çok. Anlatacak detay da.  

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI