Bugun...
SON DAKİKA

“ŞİMDİ DEĞİL” DİYE DİYE…

 Tarih: 13-06-2023 13:14:00  -   Güncelleme: 13-06-2023 15:06:00
ESEN GÖKTOĞAN

Halkımızın bir kısmı AKP rejimine teslim olmak istemiyor, direniyor. Bunun için de bir umuda ihtiyacı vardı. Halk ne yazık ki seçimde Kılıçdaroğlu ve CHP örgütü var diye varsaydı. CHP’nin adayı bir gün kazanacak diye varsayıyoruz. Bu partinin laik olduğunu varsayıyoruz. Bu günlerde CHP’yi eleştirmek moda oldu diyebilirsiniz. Eleştiriler haksız mı? Kemal Kılıçdaroğlu bu eleştirilere yanıt verebiliyor mu, hayır. Bir özeleştiri duyduk mu, o da hayır. Yüzde 2 oyu olmayan partilere 35 milletvekili verilmesi hakkında soru yöneltilince “Demokrasinin gereği” diye cevapladı. Demokrasiyi ne uğruna inşa ediyor. Cumhuriyetin yıkılmasına izin vererek mi?

Kemal Kılıçdaroğlu laiklikten bir kere bile bahsetmemiştir. Yeni Genel Başkan olduğunda Almanya gezisine gitmişti. Ülke o günlerde laiklik konusunda çok sıkıntılı, kritik günlerden geçiyordu. Kemal beye laiklik tehlikede mi diye sorunca “Laiklik tehlikede diyemem” diye cevap vermişti. Şimdi sorsak hala tehlikede değil diyebilir. Hala laik Cumhuriyet var diye varsayıyorlar. Cumhuriyetin kurduğu ilk meclisten bu yana tarihin en gerici meclisi CHP sayesinde kuruldu. Halkımızı ikna ettiler. Halkımızı Ahmet Davutoğlu’na,  Ali Babacan’a, AKP artıklarına, katliamcılara, tarikatçılara ikna ettiler, ve ne yazık ki halkımız kurtuluş diye, oyları boşa gitmesin diye ikna edildi. Halbuki tam tersine 25 milyon oy çöpe gitmiştir. Halbuki bu kitleyi gerçek anlamda örgütleyebilseydik böyle olmazdı.

Sandıklara bu kez sahip çıkıyoruz dediler, ama maalesef sahip çıkamadılar. Kendileri ifade ettiler sandıkların % 16’sının ıslak imzalarını bile görmedik dediler.

AKP yeni bir rejim kuruyor. Kurucu bir parti, örgütü var, ağı var. Seçimde AKP örgütünden olanlar çok net görünüyordu. Hırsla çalıştılar. Çünkü bir pasta var, bu pastadan hepsinin bir beklentisi var. CHP ise eski seçimden kalan bir seçim partisi. Onların hala varsayımları var. Halka ülkede hukuk varmış, kural varmış, laik cumhuriyet ayaktaymış ve itiraz edecek bir merci varmış, Y.S.K varmış gibi davrandılar. AKP Anayasa Mahkemesini bile kaldırmayı dillendiriyor. Zaten Anayasa yoksa ve uyulmuyorsa Anayasa Mahkemesine de gerek yok. Ne diplomaya itiraz edildi ne de üçüncü kez seçilmeye. Hatta Seçimden sonra CHP Milletvekili Erdoğan Toprak kendisine oy veren cumhuriyetçi halk ile alay ederek AKP’nin Anayasa değişikliğinin destekleneceğini açıkladı. Zaten CHP sayesinde AKP mecliste Anayasa değişikliğini yapacak gerici çoğunluğa sahip oldu. Bir tür İslam devleti kurdurdular.

Kılıçdaroğlu’nun kendine bulduğu danışmanların beşi Fetullah Gülen Terör Örgütü üyesi olmaktan yargılandı, üçü ceza aldı. Bir tanesi alevi düşmanı. İki seçim arası on beş gün içinde bile bir AKP eskisini daha bulup danışman yaptı. MHP’yi dizayn eden kişi hala Kılıçdaroğlu’nun danışmanı. Kılıçdaroğlu’nun laiklik ile ilgili, Cumhuriyet ile ilgili bir şey dediğini duydunuz mu; yoksa ben mi duymadım. “Tek adam”, “Beşli Çete” ile götürdü seçimi. Yani “Beşli Çete” kötü, İngiltere’ye gittin para buldun o temiz, öyle mi?

Seçim sonrası Kılıçdaroğlu başarılı diye yorumluyorlar. Bu seçim sisteminde ya kazınırsın ya kaybedersin. Kaybetmişsin sonuç belli. İşin kötüsü Kılıçdaroğlu, yaşanan seçim yenilgisini “büyük bir yenilgi” olarak görmüyor.

Seçim öncesi belediyelerden, siyasi partilerden, birtakım kuruluşlardan fonlanan araştırma şirketleri de halkı yanılttı. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi bu şirketler ile yine çalışmaya devam ettiler. Bu düzen içinde anlamları kalmadı. Kılıçdaroğlu istifa etse de etmese de partisi parçalanacak. Çünkü bu seçim kaybetme değil, bu AKP rejimine baston olmak, dayanak olmaktır. Bu sonuç ister bilerek yapılsın, ister istemeden, yanılarak yapılsın çok kesin olarak ayakta durmakta zorlanan AKP rejimine baston oldu. Ekonomik kriz ile yönetmekte zorlanıyorlardı. Çok büyük bir felaket, deprem yaşanmıştı sayelerinde önlerine çok büyük bir fırsat kondu. Dolayısıyla da CHP kendini bitirdi. Bundan sonra yeni muhalefet şekli ve yeni bir bakış açısı çıkacak. Muhalefetin laiklik ile sorunları yok, Cumhuriyet ile sorunları yok. Ülkenin % 80’i devlet yardımı almak için başvurmuş. Böyle bir sefalet ve yoksulluk var. İnsanlar sadaka  kültürüne alıştırılmış, bu ancak dinle beraber sürdürülebilir. Dağıtılan yardımlar, sadakalar devletin parası ile yapılıyor ama AKP üzerinden dağıtılıyor. Dolayısıyla sadaka alanın vatanı olmaz, yalnız sadakayı verene bağımlı olur. Bu denklem içinde AKP her seçimi kazanır. Zaten artık seçimler de bitmiş durumda. Y.S.K, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi işlevini yitirirse, kuvvetler ayrılığı ve buna direnecek örgütlü işçi sınıfı ve tepki gösterecek örgütlü bir halk yoksa bu böyle olur. Bu rejimde bütün yönetimler diktatörlüğe dönüşür.

Doğalgaz zammına tepki vermek isteyen halka “AKP’ye yarar, biz gelince hesap soracağız, siz protesto etmeyin” denildi.

Erdoğan üçüncü kez aday olamıyordu; “Anayasaya aykırı ama Erdoğan’a mağduriyet yaşatmayacağız. Ses çıkarmayın” denildi. Anayasanın çiğnenmesine izin verirseniz, Y.S.K.’nın da yasalara uymamasını meşru kılarsınız. Tüm dünyada muhalefet; iktidarın politikaları karşısında kamuoyu oluşturup iktidarı uyarırlar. Bizde ise muhalefet  doğal reflekslerle oluşan kamuoyu hareketlerini “iktidara yarar” düşüncesi ile durdurdu. Tamamen apolitik ve pasif bir halk yaratıldı. İktidarın 21 yıldır uyguladığı baskıcı politikalara teslim olmayan, karanlığa karşı aydınlığı seçen yüzde 60ları bulan kitleyi muhalefet etkisiz hale getirmeyi başardı. Muhalefet partilerinin hepsi seçimlerin kaybedildiğini ama kendilerinin kazandığını söylüyor. Evet zafer kazandılar, çünkü halkın tepkisini pasifize ederek misyonlarını tamamladılar.

Kılıçdaroğlu halka sürekli sakın sokağa çıkmayın biz seçimi kazanacağız dedi. Halkın anayasal hakkı olan sokağı umacı gibi gösterirsen sonuç da böyle olur.  

Hep “Şimdi değil” baskısı ile aydınlığı seçen halka kendi elleri ile Cumhuriyet düşmanı ikinci cumhuriyetçi, şeriatçı, Atatürk nefreti ile yoğrulmuş, ülkesine düşman bir TBMM yarattılar. Adına da “demokrasi” dediler.

Önümüzdeki yerel seçimlerde muhalefet ellerindeki belediye başkanlıklarını da ne yazık ki kaybedecek.

CHP hala uçurumun neresinde olduğumuzu algılamış değil. Hala felaketin yakın  ama henüz gelmemiş olduğunu savunuyor, kendi küçük iktidarında hem kendini hem de daha çok halkı kandırıyor.

Bulunduğumuz noktada laiklikten, bağımsızlıktan, kamuculuktan, yurttaş tanımından, emekçi hakkı kavrayışından elde ne kaldığını tartarak konumumuzu tayin edemeyiz. 1923 Cumhuriyetinden kalan, korunması gereken ve korudukça bizim için güç alacağımız somut dayanaklara, enerji kaynaklarına dönüşecek değerlerden söz etmek, uçurumdan önce mümkün olabilirdi. Şimdi bunların yok edildiğini varsaymak durumundayız. Bunları yeniden kurmak için yıkıldıklarını saptamak zorunludur.

Şimdi bu ağır çürümüşlükten çıkmanın, yeni bir yol açmanın sorumluluğu var üstümüzde. Konuşmamız, yapmamız gereken budur.

Emekçi halkın bireysel, toplumsal ve siyasal yaşamının düzen tuzaklarından kurtarılması şart. Sömürünün ve gericiliğin uzlaşma araçları yerine “halkın iktidarı”, “laiklik”, “bağımsızlık”, “kamuculuk” için örgütlenme, direniş ve savaşım şart.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI