Bugun...
SON DAKİKA

ÇEŞME’DE SİYASET GÜNDEMİ

 Tarih: 29-02-2024 21:37:00
ENGİN ÖNEN

Bu defa Çeşme’de yerel seçim öncekilerden farklı bir görüntüye sahip oldu. İki genç aday yarışıyor ve ikisi de Çeşme’yi bu süreçte tanımaya çalışıyor. Başka adaylar da var tabi. Hem parti düzeyinde hem de bağımsız olarak. Ama yarış CHP ile Cumhur İttifakı arasında.

Genç olmaları ve Çeşme’yi yeni tanıyor olmaları hem avantaj hem de dezavantaj. Genç olmaları avantaj,çünkü daha idealist duygulara sahipler. Ama bunun dezavantajı, yeterince kurumsal deneyime sahip olmamaları.

Öte yandan ikisi için de, ithal tanımının, seçim kampanyası sırasında giderek etkisinin azaldığını görüyoruz. Mevcut Başkan, düzenlediği mitingde, taraftarlarına, meydanda defalarca “İthal Aday İstemiyoruz” sloganı attırdı. Ama bir birkaç gün sonraki, “Çeşme Ekosuz Olmaz” oturma eylemine yirmi, yirmi beş kişi bile zoraki katılmıştı.

Çeşme’de seçimi CHP kazanacak. Bu kampanya ile değişecek bir şey değil. Kutuplaşmış seçmen kitleleri adaya bakmaksızın oy vermektedir. CHP ile AKP ve MHP’nin toplam oy oranı arasındaki fark kapanacak düzeyde değil.

Şu anda Çeşme’de nüfus ile seçmen sayısı hemen hemen aynı. Eskiden böyle değildi. Peki, bu nasıl oluyor? On sekiz yaş altı yok mu? Var ama seçmen kaydını, daha doğrusu bu amaçla ikamet kaydını Çeşme’ye alan epeyce yazlıkçı seçmen var. Bu seçmen de ağırlıklı olarak AKP ve Erdoğan karşıtı olduğu için CHP’nin kazanması zor olmayacaktır.

Çeşme son on yıldır şehircilik ilkeleri açısından kötü yönetildi. Bunu çeşitli yazılarda ve konuşmalarda dile getirdik. Ancak özellikle son beş yıl buna bir de “benden ve benden değil” ayrımcılığı eklendi. Partililer ve Çeşmelilerin bölünmesine yol açan politikalar izlendi.

Şimdi bu durum da yeni yönetim için hem avantaj hem de dezavantaj. Çünkü kötü yönetildiği için, normal bir yönetim tavrı bile kısmi rahatlamaya ve memnuniyete neden olacaktır. Belediyeyi taşra sığlığı ve popülizminden uzak, kurumsal işleyişi normlara uygun hale getirmek, devralınan bu belediye işleyişinden uzaklaşmak anlamına gelecektir.

Ancak bu kötü yönetim mirası aynı zamanda dezavantaj, çünkü yasalara ve kurallara aykırı bazı alışkanlıklar oluştu. Bazı çıkar grupları ve kişiler kayırmacılığı alışkanlık haline getirmiş oldukları için onların talepleri devam edecektir.

Çeşme’ye yönelik sermaye ilgisi turizmden ziyade toprak rantına döndüğü için, bu saldırı karşısında kararlı bir tutum izlemek eskisi kadar kolay değil. Beton sermayesinin ve hatta yerel halkın da beklentilerinin büyük bölümü klasik belediye hizmetlerinden çok, arsa ve araziye yönelik taleplerle ilgili olacaktır.

Devralınan belediye yönetimi, eş dost kapitalizmi kurallarına göre işlediği için, kamu yararı yeterince gözetilmemiş ve hatta ciddi kamu zararları oluşmuştur.

Kamu zararının bir boyutu, belediyenin uğradığı zararlar ile ilgilidir bir kısmı da Çeşme’nin doğal ve tarihi değerlerinin tahribatı ile ilgilidir. Kıyı yağması bunlardan biridir. Çeşme Kalesi önündeki ucubeler bir diğeridir. Port Alaçatı’nın hissedarı olduğu halde, bu şirkette belediyenin hakları korunmamış ve şaibeli kararlar doğrudan veya dolaylı olarak onaylanmıştır.

Milyon euroluk villalar sembolik fiyatlarla satılmış, Marina hiçbir örneği olmayan koşullarda işletmek için ihaleye verilmiştir.

Bu ranta dayalı ilişkilerde beton sermayesinin yanı sıra profesyonel siyasetçiler de etkili olmuştur. Çeşitli milletvekilleri, oğulları ve kızlarına ait şirketler ballı ihaleler almışlar ve kısa sürede çok astronomik kazançlar elde etmişlerdir.

Bu ilişkiler sürecek mi? İstanbul sermayesi ve siyaset ağalarının Çeşme’ye ilişkin beklentileri nelerdir? Bu dönemde de kontrolsüz ve ölçüsüz bir şekilde bunları karşılamayı öncelikli gören bir anlayış mı sürecek?

Umarım öyle olmasın.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI