Bugun...
SON DAKİKA

ALAÇATI’NIN OT İLE İMTİHANI

 Tarih: 20-04-2024 12:15:00  -   Güncelleme: 20-04-2024 22:54:00
ENGİN ÖNEN


13. Alaçatı Ot Festivali programı kapsamında bir söyleşi ve atölye gerçekleştirdik. Köstem Otel’de dostlarla birlikte olduğumuz bu etkinlikte, önce Alaçatı’nın kısa tarihinden söz ettik. Ve de Alaçatı’nın tarihi hakkında yanlış bilinen bazı söylencelere de değindik. 

Çeşitli kitap, dergi ve sosyal medya mecralarında yer alan bu yanlış anlatımları daha sonra başlı başına bir yazı halinde yayınlarız. 

Bu söyleşide daha çok Mübadil Kasabası Alaçatı’dan ve bundan 30-35 yıl öncesine kadar devam eden sosyal, kültürel ortamdan örnekler vermeye çalıştık. Boşnaklar, Arnavutlar, Kınalılaar, Karacaovalılar, Karaferyeliler ve Karaköylüler gibi çok sayıda farklı kültürel özelliğe sahip toplulukların Alaçatı’sından söz ettik. (Detayları geçen yıllarda yayınladığımız Alaçatı kitabımızda var)

13. Ot Festivaline ev sahipliği yapan Alaçatı’nın bu tarihsel kesitinde ot kültüründen söz etmek pek mümkün değil. Arnavut ve Boşnakların yanı sıra Selanik göçmenlerinin mutfağı da ot yemeklerine epeyce uzaktı. Et ve börekler ön plandaydı.  

Giritli ve Karaköylü aile ise, bu genellemenin dışındaydı. Onlar ot yemeklerine aşinaydı ama Alaçatı’da sayıları bir hayli azdı. 

Yıllar yıllar önce Alaçatılı Romanlar’dan bir vatandaş şevketi bostan satmaya çalışırdı sokaklarda. İbrahim Topal’ın verdiği bilgiye göre bu vatandaş, Alaçatılı Aliksan’mış. Alaçatı için alışılmış bir durum değil tabi. Ot ya da dikene para verip almak ve de yemek. 

Aslında Ot Festivali açılışında keşke Aliksan’a hatıraları anlattırılsaydı. Kim nasıl dalga geçerdi bu durum ile. Şevketi bostanı kimlere satardı… Böyle geçti aklımdan. Çünkü tema olarak da Şevketi Bostan kullanılmış.

Alaçatı tarihine özgü olmasa da Yeni Alaçatı için ot ve Ege/Akdeniz mutfağı önemli tabi. Çünkü artık Alaçatı bir Mübadil kasabası değil. Yeni ahalisi ota daha meraklı. Müşterileri de. 

Sonra Ot Festivali vizyonuna katkı olsun diye Alaçatı ve Çeşme Yarımadasında pek de bilinmeyen bir enginar yemeği atölyesi gerçekleştirdik. Enginar yaprağı yemekleri. 

Eşim Hülya, Nazilli kökenli olduğu için bu yemeği biliyorumve de çok seviyorum. Aydın ve çevre ilçelerde pazarlarda enginarın kellesi dışında ayrıca yaprakları da demetler halinde satılır. Ve onlardan çok güzel kıymalı yemek yapılır. 

Bir de yıllarca önce Balıklıova’daki balık lokantalarında enginar yaprağı salatası yemiş ve çok beğenmiştim. O da kıymalı hale gelmeden önce haşlanmış halinin limon ve yağ ile salata haline getirilmesiydi. Halen de çok sevdiğim bir salata ve mezedir.

Çeşme, Karaburun ve Urla’da epeyce enginar yetiştiriliyor ama yapraklarından yemek yapılmıyor. Bu Festival vesilesiyle biz de bu yemeğin nasıl yapıldığını anlattık ve tadım yaptırdık. İzleyici dostlarımızın beğendiklerini ifade ettikleri bu lezzetin de Alaçatı ve Çeşme bölgesinde yayılmasını umuyoruz. Amacımız buydu. 

Her mevsim değil ve her enginardan da yapılmıyor bu yemek. Bayrampaşa enginarından olacak ve Şubat Mart ayları yaprakların daha taze ve lezzetli olduğu dönem.

Yemek kültürdür. Ot da öyle. Bölge tarihinde yok diye olmayacak değil. Çünkü kültür sabit değil, üretilen ve kendini yenileyen bir şey. Alaçatı Gıda Topluluğunun yoğun bir şekilde sürdürdüğü etkinlikler de bu amaca yönelik olup, çoğu zaman işbirliği içinde çalışıyoruz. 

Bu anlamda hem ev sahibi hem de izleyici olan Güler Köstemhocam da, “Enginar yaprağı yemeği Alaçatı’nın tarihsel bir lezzeti değil ama bu sayede yeni lezzeti olabilir” diye katkı yaptı.

Umarız öyle olur. 

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI