Bugun...
SON DAKİKA

ÇEVRE SORUNLARI VE EKOLOJİK YAKLAŞIM

 Tarih: 13-04-2024 00:54:00
ENGİN ÖNEN

Ekoloji her ne kadar çevre bilimi veya doğa bilimi şeklinde Türkçeye çevrilse de aslında bu kelimeler tam olarak anlamını karşılamamaktadır. 

Çevre sorunları dediğimizde de çoğu zaman ekolojik sorunlardan söz etmiş oluruz ama çevre kavramı, insan merkezli bir kavramdır.Oysaki ekolojik yaklaşımda merkez yoktur. Canlıların çevreleri ve diğer canlılarla olan ilişkilerini sistemi vardır. 

Çevresini ve diğer canlıları en çok etkileyebilen varlık insandır. İnsan kendini ve çevresini dönüştürme kapasitesine sahip bir canlı olduğu için, insan ve çevresi şeklinde bakılmıştır bu sorunlara.

Tek tanrılı dinlerden modern bilim felsefesine kadar zihnimizi şekillendiren pek çok düşünce, en değerli varlık olarak insanı görür. Dinlerde doğanın ve diğer canlıların tanrı tarafından insan için yaratıldığı anlayışı vardır. Modern bilim de doğaya egemen olma hedefini, insanın makus talihini yenme çabası olarak meşrulaştırır. 

Hem Tanrıdan alınan izinle hem de bilimin/teknolojinin sunduğu olanaklarla insan doğayı kendi çıkarı doğrultusunda dönüştürür. Bu süreçte diğer canlıların kendi varlıklarını/türlerini sürdürmeleri de insan eylemlerinden etkilenir. 

Modern bilim ve teknoloji, insanın çevresini dönüştürme kapasitesini kat kat artırmıştır. Avcı toplayıcı ve tarımcı dönemlere göre sanayi toplumu bu açıdan sorunlar da üretmiştir. Kirlilik ve bazı türlerin yok oluşu bu döneme denk düşer. 

İnsan ekolojisi diğer canlılarınkinden tamamen farklı özellikler taşır. Çünkü insan sadece birey değil ve içgüdüleri ile varlığını sürdürmez. Doğaya üstün olmaya çalıştığı gibi bu sayede diğer insanlara da üstün olmak ister. 

Kapitalist/liberal ideoloji doğadaki her şeyi insan için kaynak ve meta olarak görür. Ama bu kalkınma ideolojinin iddia ettiği gibi sadece insanın ihtiyaçlarına yönelik bir bakış değildir. Daha doğrusu mesele sadece ihtiyaç da değildir. 

İnsanın doğayı egemenlik altına alma araçları aynı zamanda insanın insanı egemenlik altına alma araçları olduğu için, insani sorunlar ne teknolojik üretimle ne de daha fazla üretim ile çözülebilmektedir. Nitekim dünya nüfusunun ihtiyacı üzerinde üretim yapılması ve halen dünyada açlık sorunu yaşanması bunu tipik göstergesidir. 

Kaynak kullanımında ölçü tanımayan kapitalizm, bu sayede kendi bindiği dalı kestiğini fark ederek, yani doğanın kendini yenileme kapasitesi üzerinde kirlilik yaratarak ve kaynak tüketerek, kapitalist döngünün de sonunu hazırladığı aşamada çareler aramıştır. Bu nedenle çok da etkili olmayan Sürdürülebilir Kalınma modeli diye bir kavram ortaya atılmıştır. 

Yani doğanın kendini yenileme kapasitesini yok etmeden kalkınma. Kaynak kullanımı kapasitesini buna göre ayarlama. 

Ancak bu model gündeme geldiğinden bu yana 50 yıl geçmesine rağmen, uluslararası alanda bazı tedbirler alınmakla birlikte kayda değer bir koruma anlayışı gerçekleşmemiştir. 

İnsan doğayı çevresi olarak görmekten vaz geçip, kendisini de doğaya ait bir varlık olduğu bilincine ulaşıncaya kadar bu sorunlar devam edecektir. Dolayısıyla ihtiyaç ile kazanma ve kar etme hırsı, diğer insanlara üstünlük sağlama mücadelesi, temel ekolojik sorundur. 

“Biz doğayı atalarımızdan miras değil torunlarımızdan ödünç aldık” şeklinde dile getirilen Kızılderili atasözü sürdürülebilirliğin tanımdır. Yani kuşaklar arası eşitliğe vurgu yapar. Ama Kızılderili kültüründe karşılığı olduğu halde kapitalist kültürde yoktur. 

Bu anlamda yaşanan kriz, çevre krizi değil, insan ekolojisi ile ilgili bir krizdir. İnsanın insanla olan ve doğa ile olan ilişkilerini yönlendiren kültür, doğayı kendine ait nimet veya mal olarak görmeye yatkın olduğu için, doğayı ve diğer canlıları korumak ekolojik yaklaşımın temel anlayışıdır.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI