Bugun...
SON DAKİKA

GAZETECİLİK!

 Tarih: 12-11-2022 19:03:00  -   Güncelleme: 12-11-2022 19:11:00
ESEN GÖKTOĞAN

Gazetecilikte temel bir sorun ile karşı karşıyayız. AKPnin yaptığı operasyonlar nedeniyle Merkez Medya'dan uzaklaşmak zorunda kalan gazeteciler, ne yazık ki topluma yine çarpık bir ideoloji dayattıklarını gözlemlemekteyiz. AKP paratoner görevi görmekte şimşekleri sermayenin üzerine değil kendi üzerine çekmeyi sağlamakta.12 Eylül Generallerinde  aynı görevi üstlenmişti. Sanki bütün kötülüklerin kaynağı onlarmış gibi gösterildi. Gerçek nedenin yani sermayenin üstü örtüldü. Gazetecilik ölüyor. Ne generaller ne de siyasiler gazeteciliği öldürüyor.

Peki, gazetecilik nedir?

Tüm sınıfsal çıkarların üzerindeki gazeteci, toplumdaki herkese karşı eşit mesafede olmalıdır diyebilir miyiz?

Böyle bir tanımlama “gazeteciyi” zaman içerisinde sermaye sınıfına yaklaştıracaktır. Siyasiler toplumun bilgi alma kanallarını etkilemeye çalışan uygulayıcılardır. Genel olarak Medya kimin elindedir?  Patronların…

Böyle bakarsak gazeteciliğin tek başına AKP tarafından öldürülmediğini görüyoruz. Bu gerçekliği örtmeye dönük her çaba gazeteciliğin, gazeteciler tarafından öldürülmesine neden olur.

Gazeteciliğin tarihi ROMA dönemine kadar uzanır. İlk gazetelerin tamamıyla ekonomi haberleri ile dolu olması manidardır. O dönemde kimler habere ihtiyaç duyar? Mallarını gemilere yükleyen tüccarlar. Bir köle için uzak diyarlarda ne olduğunun bir önemi yoktur. Coğrafi keşiflerin de başladığı XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla doğru dünyanın en eski feodal düzeni ile hesaplaşmaya giden önemli kırılma anları yaşanmıştır. Kitapların yaygın dolaşımı, fikirlerin serbestçe dolaşımının önünü açmıştır. Büyük Fransız Devrimine giden yolun taşları aydınlanma ile döşenmiş, fikir özgürlüğü, haber alma hürriyeti gibi kavramlar açığa çıkmaya başlamıştır. Toplumu etkilemek isteyen farklı siyasi yapılar kendi gündemlerini ve siyasi broşürlerini basmış, devrimi kendi idealleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmıştır.

Burada çıkarak, o zaman şöyle sıralayabiliriz ;(*)

*Gazete sınıfsal temelli ihtiyaçtan doğmuştur

*Gazete fikirlerin yayılması için propaganda aracı olarak kullanılmıştır.

*Gazeteler yapısı gereği gerçeği inşa eden ya da örten bir savaş alanıdır.

*Sınıflı bir toplumda oluşan bir yapı saf bir gerçekliği temsil edemez

Gazetecilerin kimin tarafında duracağını iyi seçmesi gerekiyor. Bu politik ve ideolojik bir tercihtir. Yani ya emekçinin yanında durursun ya da burjuvazinin. Emperyalist dünyanın 1980' ler de  estirdiği rüzgâr gibi gazetecilik politika ya da ideoloji dışı bir işkolu olarak adlandırılamaz.

Oscar Wildegazeteciliği bir buluş olarak tanımlamaktadır.

Kitlelerin kalemin kaldırım taşından güçlü olduğunu ve bir tuğla parçası olarak da kullanabileceğini keşfettikleri gün, yandığımız gündü. Hemen gazeteciyi bulup çıkardılar, onu geliştirip yetiştirdiler ve kendi çalışkan ve iyi ücretli uşakları haline getirdiler. Her iki taraf adına da çok hayıflanılacak bir durum. Barikatların gerisinde soylu ve kahramanca bir sürü şey olabilir. Ama başyazarın yazısının gerisinde ön yargıdan, aptallıktan, dedikodudan ve laf salatasından başka ne vardır? Ve bu dördü yan yana geldiler mi de korkunç bir güç meydana getirirler ve yeni otoriteyi oluştururlar. Eski günlerde insanları işkence tahtalarının üzerine gererlerdi. Şimdi basın var. Kuşkusuz bu bir ilerleme. Ama durum hâlâ pek kötü, yanlış ve ahlak bozucu.]   

Bu gün merkez medyadan düşen büyük gazetecilerin bu işe getirdikleri uzmanlık tanımı tamamen ideolojiktir. Türkiye’deki insanlar bu gün tutsak edilmek isteniyor ve bu durum bu gün gösterilen kötü çözüm ve çıkış yollarının tek seçenek olarak görülmesine neden oluyor. AKP den kurtulmak için DEVA Partisine ve türevlerine sığınmak gibi.

Devlet, medya ve sermaye üçlü bir sacayağı oluşturmuştur. Böyle bir yapının kitlelere gerçeği yansıtması imkânsızdır. Bu AKP öncesinde de böyleydi şimdi de böyle.

Medya, devlet, sermaye ilişkileri böylesine ayyuka çıktığı bir dönemde inatla gazeteciliğe “tarafsızlık” payesi vermek fazla zorlama olur. Tarafsızlık ideolojik bir anlatıya dönüşmüş durumdadır. Bu söylem bir tarafın önünü açarken diğer tarafın söylem alanını daraltmaktadır. Sözde tarafsızlık siperinin ardından görülmeyen hayatları göstermeye çalışan gazete ve gazeteciler ideolojik davranmakla suçlanıyor.

Gazetecilik sadece olayların bilgisini toplayan bir ajan olarak asla tanımlanamaz ve buraya sıkıştırılamaz. Toplumsal mücadelelerin yükseldiği evrelerde ise gazetecinin geniş kitlelerle buluştuğu ve onların gözünden olaylara bakmaya başladığı düşünülebilir. Emekçi halk kendi gazetesine ve gazetecisine sahip değilse dönemsel olarak saf değiştiren bu sözde uzmanlara karşı tetikte ve dikkatli olmalıdır. Bugün, tarafsızlığın temcit pilavı gibi sürekli yinelenmesi sistemle uzlaşmaya dönük bir çağrıdır. Tarafsızlık, kamu yararı ve halkı bilgilendirme sorumluluğuna dönük ilkeler ölü doğmuş ilkelerdir. Bu tıpkı burjuvazinin herkesin eşitliğine dair ürettiği ilkelere benzer.

Gazetecilik yaşayacaksa, gazeteciler kendisini emekçilerin saflarında yetiştirmek zorunda. Bizlerin tek ve biricik sorumluluğu bu olmalıdır. Gazetecilik kolay bir iş değildir. Gazetecilik halkın gerçeklere ulaşma kavgasıdır.

Özel ışıklara, dev stüdyolara ihtiyaç yok. Sürekli gazeteciliğin yapılması zor bir iş, uzmanlık isteyen bir alanmış gibi pazarlamaya çalışanlara inanmayın. Bir kamera (hatta akıllı telefon) ve mikrofonla bu insanlar rahatlıkla kendi gazetecisi olabilirler. Onlar kendi sorunlarını anlatırken, onları taraf olmak ve ideolojik davranmakla suçlayabilir misiniz? Gazetecilik yaşayacaksa, gazeteciler kendisini işçi sınıfının saflarında yetiştirmek zorunda. Parti grup toplantılarında, sermayedarların kuyruğunda tilki gibi dolaşarak gerçeği bulamazsınız. Bu sözde gazeteciler para, popülarite ya da sıralamaktan usandığım pek çok vasat şeyi buralarda bulabilirler ama bizim düşündüğümüz gazeteciliği bulamayacakları kesin. 

 Bu anlamda hemcinsim Selma Artar’ın kurmuş olduğu “objektifcesme.com”  haber sitesini önemsiyorum.

 Kendisine başarılar diliyor ve siteye desteklerinizi bekliyoruz

 

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI