Bugun...
SON DAKİKA

ÇOCUK GELİN YOKTUR, ÇOCUK İSTİSMARI VARDIR!

 Tarih: 10-12-2022 11:32:00
SELMA ARTAR

İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G.'yi henüz altı yaşında imam nikahıyla evlendirdiği ve çocuğun her gün cinsel istismara uğradığının ortaya çıkmasının ardından Türkiye ayağa kalktı.

 

Türkiye’deki en önemli toplumsal sorunlardan bir tanesi çocuk evlilikleridir. Az gelişmiş ülkelerdeki yoksul aileler, hanelerinin yoksulluğunu azaltmak için; arkadaşlarıyla oyun oynayacak yaşlardaki kız çocuklarını, babası hatta dedesi yaştaki adamlarla evlendirmektedirler. Pek çok kez, bu çocuklar, yaşlı adamların ikinci eşi veya üçüncü eşi olmaktadırlar. On’lu yaşlardaki bu kız çocukları, doğum yapmakta, ev işleri yapmakta ve hatta koca baskılarına maruz kalmaktadırlar. Bu çocuklardan bazıları, tüm bunlara dayanamayarak intihar etmektedirler.

 

Türkiye, cumhuriyet rejimi ile birlikte, İslam hukukunun kabul ettiği çocuk evlenmelerini yasaklamıştır. Dolayısıyla, Atatürk devrimleri tecrübesini yaşamış olan Türk toplumu için, çocuk gelinlere rastlamak kabul edilmez bir durum arz etmektedir.

 

Uluslararası belgelere göre, on sekiz yaşının altında yapılan her evliliğe “çocuk evliliği” ve evlenen kıza “çocuk gelin” denilmektedir. Burada çocuk evliliği derken, evlilik sözü ile kastedilen hukuki anlamda değil, sosyolojik anlamda evliliktir. Örneğin Türkiye’de bu tür evlilikler, genellikle, dini nikaha (imam nikahı) dayanan evliliklerdir.

 

Türk Medeni Kanunu, on yedi yaşını doldurmadan evlenen kızı, çocuk gelin saymaktadır. Bununla birlikte, Kanun’da, genel hükme göre çocuk gelin sayılabilecek olan, on yedi yaşını doldurmamış bir genç kızın, olağanüstü durumlarda, hakim kararıyla evlenebileceği kabul edilmektedir.

 Yani, Türk Ceza Kanunu, evlilik yaşını, örtülü olarak, on sekiz yaşın altında tutmaktadır.

 

Kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerinin başlıca sebepleri arasında, geçim sıkıntısı, aile içi cinsel saldırı, evlilik dışı gebelik ve geleneksel yaşayışta hakim olan kocaya itaatin erken yaşta tesis edilmesi gerektiği şeklindeki anlayış sayılabilir. 

Geleneksel ailede, kızın kendini korumayacak yaşta ve cahil olarak evlendirilmesi durumunda, evlilik sonrasında eşi tarafından şiddete maruz kalabileceği ihtimali düşünülmemekte, kız çocuğu, ailesi tarafından kocaya bağımlı bir hayata hapsedilmektedir. Üstelik aile, toplumsal, tıbbi ve hukuki olarak kabul edilmez durumu normal saymakta ve normalleştirmektedir.

 

Kendi  biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimini tamamlamış kız çocukları daha kadın olmayı öğrenemeden anne oluyor. Küçük yaşta girmiş oldukları sorumluluk anne olma, eş olma ve tamamlanmamış bir ergenlik...

Tamamlanmamış bir dönem var! 

 

Bu yüzden kız  çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri, kız çocuklarına yönelik şiddet ve çocuk istismarı olarak kabul ediliyor. 

 

1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 16. Maddesi’nde “Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradesiyle yapılır” denilmektedir. 

 

Türkiye’nin 1995 yılında iç hukukuna geçirdiği Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de çocuk evliliğinin bir insan hakkı ihlali olarak kabul edilir. BM raporlarına göre Türkiye’de her 100 evli kadından 15’inin çocuk evliliği yaptığı görülmektedir.

 

Dünya görüşünün din ve gelenek tarafından belirlendiği, dinsel ideolojilerin hakim olduğu (cemaat/ tarikat gibi), dinsel öğrenim ve eğitimin yaygın olduğu, namus kavramının kadından ibaret görüldüğü, dindarlığın ahlaklı olmanın ölçüsü sayıldığı, ulemanın toplum önderi sayıldığı  toplum geri toplumdur.

 

Toplumda, dinsel ve geleneksel ahlak yerine, laik ahlakın yerleştirilmesi mümkündür. Toplumda laik ahlakın hakim kılınması için, siyasi alanda laiklik karşıtı eylemlerde bulunan veya bunların odağı haline gelen partilerdeki siyasi aktörlerin de siyaset yapmaktan uzun süre men edilmesi gerekmektedir. Bu sayede, siyasal aktörler, dinsel ve geleneksel cemaatler yerine, bireylerle iletişim üzerinden siyaset yapma  alışkanlığı kazanacaklar.

 

Din ve gelenek kodlarıyla meşrulaştırılan, şeyhlik ve ağalık düzeni ile beslenen olumsuz yapılar devlet tarafından derhal tasfiye edilmelidir.

 

Aynı zamanda Türkiye CEDAW, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve kanunlarından doğan tüm yükümlülükleri yerine getirmesi gerekir.

 

Çocuk Gelin Yoktur, Çocuk İstismarı Vardır...

 

Karanlık bir zihniyetin sosyolojik bir travması, sapkın, sapık, psikoseksüel bir rahatsızlığı vardır. 

 

Ülkemizi bu karanlıktan kurtarmak, çocuklarımızı, gençlerimizi güvenli bir geleceğe kavuşturmak için, gericiliğe karşı istisnasız mücadele edilmelidir.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI