TAKSİM

13 Kasım  Pazar günü Taksim’de meydana gelen bombalı saldırı Türkiye’yi derin üzüntüye boğdu.

İstiklal Caddesi adeta kana bulandı, 81 yurttaşımız yaralanırken; Arzu, Yağmur, Yusuf, Adem, Mukaddes ve küçücük Ecrin yaşamdan koparıldı.

Türkiye, henüz Mersin’deki Karakol saldırısını  ve daha önce yaşanmış olan terör saldırılarının travmasını atlatamamışken Taksim’de gerçekleşen hain terör saldırısı, sivil yurttaşların güvenlikle ilgili kaygılarını daha çok artırırken, korku ve öfkeye neden oldu. 

Bu ülkenin huzur ve güvenliği bozmaya çalışan, masum sivilleri hedef alan terörü, terör örgütlerini ve terörden medet umanları lanetliyorum. Çünkü insanın insanca yaşama hakkını savunuyor ve insanların öldürüldüğü hiç bir davayı haklı görmüyorum.

İstanbul’daki patlamayla ilgili bilmediğimiz çok şey olduğu kesin. 

Söylenenler doğruysa, Suriye uyruklu olduğu öğrenilen terörist, Afrin’den kaçak olarak gelmiş, Esenler’de bir eve yerleşmiş hatta tekstil atölyesinde işe girmiş.  Terörist saldırı anında neden kamuflaj pantolonu giymiş, elinde taşıdığı gül ne anlama geliyor, yüzü neredeyse bütün kameralarda çok net ve tam karşıdan gözüküyor, bombayı patlatınca neden kaçmak yerine evine gidiyor?

Ayrıca bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Suriye - İdlib bölgesindeki Briket Evleri’nin açılış törenindeyken oluyor...

Erbil, Bağdat ve Şam'ın huzurunu sağlayacaklarını, teröristleri ayakkabı numaralarına kadar bildiklerini söyleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul’un güvenliğini neden sağlayamadı? Ayrıca Afrin TSK’nın kontrolünde değil miydi? 

26 Eylül'de Mersin, Tece Polisevine yapılan saldırının faillerinin de Afrin üzerinden Türkiye'ye giriş yaptığı açıklanmıştı. Daha önceden Suriye’den Türkiye’ye gelebilecek tehditlerin önüne geçmek için iki ülke arasına 873 kilometre güvenlik duvarı örülmüştü. Sınıra aynı zamanda elektronik gözetleme sistemleri yerleştirilmiş, sınır hattı boyunca görevli asker sayısı da artırılmıştı buna rağmen güvenlik konusunda etkili olmamış ki teröristler hala ülkemize sızmakta.

Sanırım bu ve benzeri pek çok sorunun cevabını, terör saldırılarının arkasındaki güçleri ve bunların gerçek amaçlarını hiç öğrenemeyeceğiz. 

Teröristler, Türkiye’nin yanlış Suriye politikası yüzünden kevgire dönen sınırlarımızdan içeriye girmek için sınırdaki telleri keserken  bizim yöneticiler halk gerçeği bilmesin, öğrenmesin diye interneti kesti, bant daralttı ve yayın yasağı getirdi.

İktidarın hatalı Suriye politikası, Türkiye’yi Ortadoğu’nun bataklığına çekmeye devam ediyor. Bu da emperyalist ve yayılmacı güçlerin Ortadoğu’da işine geliyor.

Sorunun çözümü nedir derseniz, Batı emperyalizmine karşı ilk karşı duran ve bir Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştıran Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan gidilerek gerçekleştirilebilecektir. Türkiye'yi emperyalist savaş oyunlarına alet etmek isteyen dış baskı ve saldırılara karşı yine  Cumhuriyeti’nin hâlâ birlik ve bütünlüğünü koruyabilmesi de Atatürk’ün cumhuriyet modelinin ne kadar güçlü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Atatürk, Irak'ın ve Suriye'nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne önem vermişti.

Atatürk'ün Ortadoğu politikasının ne kadar doğru olduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor. 

Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleriyle yazımı bitiriyorum.

“Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir…”