Bugun...
SON DAKİKA

Liberalizm siyasal bir kavram olmaktan çıkıp adeta yaşam felsefesi olmuş, benimsemiş(miyiz) nedir?

 Tarih: 22-05-2023 17:25:00  -   Güncelleme: 24-05-2023 15:02:00
VOLKAN ÖZKIR

Farkında bile olmadan!

Şimdiki zamanın yapay ışığında yaşadığımız hayatımızda,  hemen hemen her gün aynı şeyler,  aynı yerler, aynı insanlar. Her şey büsbütün aynı ve biz bundan rahatsız olmuyoruz. Üstelik neden diye de soruyor muyuz "Şu modern hayat kocaman bir kışla. "İnsan,  yaklaşan ve önüne çıkmasını beklediği bir şeylerin özlemini çekiyor durmadan." Değiştirebiliriz  işe giderken geçtiğiniz sokaktan, sever gibi yaptığınız ruhu olmayan insanlardan, mekânlardan başlayarak. Prof. İlber Ortaylı hoca " farklı insanlar arayıp bulun, Dünyanız değişsin" diyor. Bir ömür nasıl yaşanır, hasret kaldık yeni dünyalar keşfetmeye.

Felakete doğru hızla ilerliyor insanlık. Gözlerini hırs bürümüş, altını üstüne getiriyorlar, doğayı talan ediyorlar, ağaçlara bile yaşam alanı bırakmıyorlar. Bencilliğin geldiği son nokta. Dünyada nefes alacak yerimiz dahi kalmayacak bu gidişle. İnsan, ne yapmalı bunca fenalığın,  kötülükten beslenen, benmerkezci ve de sorsanız sözde  bir o kadar da "ilkeliler "  çığ gibi karmaşanın, bilinmezin  içinde?  Dünyanın sonu gelmeyecek sanıyorlar. 

Bu yıl hepimizin de bildiği üzere tüm ülkeden yılan haberleri gelmekte. Her yerde  yılan istilası.. Esasen yılanlar Dünyaya için büyük bir nimet.  Eski çağlardan beri yılan zehri panzehir olarak kullanılıyor. Antik Çağ'da tıp hakkında onlarca makale ve yayın var. Ancak insan şunu da düşünmeden edemiyor, Keşke yılanların bu zehrinden üretilen panzehirler insanların ruh sağlığına da iyi gelseydi de  ülkece rahat etsek, 

Şimdiki zamanın yapay ışığında, kentin kalabalık sokaklarında, ilerliyorum ve de; Nasıl bir itiş kakış, bağırışlar, sesler  nasıl bir gürültü.  Bununla birlikte her şey o kadar iç içe geçmiş halde ki. İnsanlar, çocuklar, genç kızlar, adamlar ve asil kadınlar, asil(imsi)ler, asimile olmuşlar, olamamışlar, yüzsüzler, hadsizler aymazlar, özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi unutmuşların ve de kalabalığın içinde yaşlı adamlar, engelli vatandaşlar ve arabaların tekerleklerinin dibinde, umarsızca  gidiyorlar. Trafik lambalarını takip eden yaya geçidinde sürekli yenilenen insan ve araç silsilesi… Tramvayın vagonları insan figürleriyle doldurulmuş kutulara benziyor. Otobüsler kocaman hantal, yürüyen, zıplayan ne varsa altlarına alacak gibi yollarına devam ediyorlar. Kalabalığın arasından yenileri çıkıyor, yaklaşıyor, geçiyor ve bu böyle hiç aralıksız devam ediyor. Hızla geçen resmî arabalarda âdeta sorunları hızla çözmek ister gibi yol almaktalar. Limana yanaşan gemiden Avrupa’nın dört yanından insan örnekleri caddeye  akın ediyorlar.

 Asilleri, düşkün ve acizlerin yanında görmek mümkün. 

Nereye gittiğini bilmediğiniz insanlar görüyorsunuz ve nereden geldiğini bilmedikleriniz alıyor onların yerini. Nereden gelip nereye gittiklerini tahmin etmeye çalışıyorsun. Az da olsa çözebiliyorsun.

  Güneş hâlâ herkesi aydınlatıyor. Bu günler zor geçiyor. Epey sıkıldık. 

 Köpekçikler saygın hanımefendilerin kucağında, ya da arabaların ön koltuğunda geziyorlar. Göğüsler, göbekler  çıkıyor insanın karşısına; elbiselerin, dekoltelerin içine sıkışmış dişil ya da eril göğüsler ve göbecikler ve de  oksijene karışan o sigara dumanı o aptalların ağızlarında. Akşamları saat altı ile sekiz arası caddelerin en kalabalık zamanı. Bu saatlerde toplumun en üst tabakası yürüyüşe ya da akşam yemeğine çıkıyor. 

Peki bu kalabalık arasında; bu renkli, bitmek bilmeyen insan seli arasında nedir İNSAN? 

Bazen tüm bu renkli yüzler kızıla dönüyor, batan akşam güneşinin rengine karışıyor.

Peki ya hava kapalıysa ve yağmur varsa? O zaman benim de dâhil olduğum, bir şeyler arayan ve görünüşe göre güzel ve doğru hiçbir şey bulamayan bu insan kalabalığı, hayali objeler/figürler, YALANLAR gibi karanlık da  kayboluyor. Büyük bir çoğunluk, zenginlik ve akla hayale sığmayacak lüks peşinde. Otokontrol sahibi ancak telaş, hırs, baskı ve huzursuzluk arzuyla parlayan gözlerden dışarı taşıyor,  okunuyor. Gün, geceye dönüyor ve her şey uyuyormuş gibi görünüyor; arabalar, tekerlekler, sesler vs...

… Ve insanlar öyle anlamsız bakıyorlar ki. 

Yıkılacakmış izlenimi uyandıran yüksek evler rüyaya dalmış gibiler. Genç kızlar ellerinde paketlerle o evlere doğru koşturuyor. İnsanın küfredesi geliyor. “Dünyayı tanımak mı?” diyorum, derin derin düşünceler arasında Ve yüzümde istemsizce küçümseyen bir gülümseme yerleşiyor. 

 Şu günlerde; Onca yalanlara, yalan hayatlara rağmen bir kalbinin olduğunu unutmamalı insan.

İnsanın kalbinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. Gerçekten akıllı bir insana bakıyorsun hiç de iyi biri olmadığını görüyorsun . 

Her şeye ve herkese rağmen yüreğimiz İYİDİR.

 İnsanları, ağaçları, toprağı, dünyayı öyle bir sevin ki sonu gelmesin hiçbir şeyin.

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI