Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle turizm bölgelerinde çevre ihlalleri giderek artmaktadır. Ormanların tahribi, deniz koylarının işgali, hazine arazilerinin yağmalanması ve endemik bitkilerin kesilmesi gibi birçok çevresel sorun, ülkemizin ekolojik dengesini tehdit etmektedir. Kaçak inşaatlar, moloz ve çöp atıkları da bu duruma eklenince, çevremiz geri dönülmez bir şekilde zarar görmektedir. Ne yazık ki halk, bu ihlallere karşı çıkmakta yeterli cesareti gösterememekte; ihlalleri gerçekleştirenler ise bu durumu fırsat bilmektedir.
Çevreyi korumakla yükümlü olan kuruluşlar, özellikle belediyeler, Çevre bakanlığı ve adli kovuşturma birimleri, bu ihlaller karşısında yetersiz kalmaktadır. Belediyeler, zabıta veya fen işleri birimleriyle bu sorunların üstüne gitmeye çalışsa da personel sayısı yetersiz ve bu alanda eğitim almamışlardır. Çevre Bakanlığı ve Milli Emlak da benzer şekilde yeterli personel ve teknik donanıma sahip değildir. Genellikle ihlaller konusunda şikâyet alındığında devreye girilmekte, ancak bu durumda da çok geç kalınmakta, tahribat geri dönülemez bir hale gelmektedir. Yasal olarak açılan davalarda da çoğu ihlalcinin ciddi bir ceza almadığı, çevresel zararın tazmin edilmediği ve doğanın dengesi bozulduğu gibi, bu zarar da yanlarına kar kalmaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde çevreyi korumak için kurulmuş özel güvenlik birimleri bulunmaktadır. Örneğin, Amerika’da Yellowstone Ulusal Parkı’nda çevreyi korumak için özel bir polis birimi görev yapmaktadır. Afrika’da ise kaçak hayvan avcılarını takip eden silahlı polis güçleri bulunmaktadır. Türkiye’de de artık bir çevre koruma polisi birimi kurmanın zamanı gelmiştir.
Bu yeni polis birimi, çevre mühendisliği fakültesi mezunları veya çevre bilinci yüksek mevcut polislerden seçilebilir. Bu personele iyi bir eğitim verilerek, çevreyi koruma konusunda uzmanlaşmaları sağlanmalıdır. Çocuk polisi veya trafik polisi gibi, çevre polisi de geniş yetkilerle donatılmalı ve çevre ihlallerine anında müdahale edebilmelidir. Böylece, çevre tahribatı gerçekleştirenler karşısında daha güçlü bir caydırıcı unsur oluşturulabilir. Şikayet gelmeden önce bile, proaktif bir yaklaşımla çevreyi koruma görevini yerine getirebilirler.
Ancak sadece çevre koruma polisinin kurulması yeterli değildir. Yasalar da çevreyi kirletenlere karşı çok sert tedbirler içermelidir. Örneğin, kaçak inşaatlarda hafriyat işi yapan firmanın iş makinelerine polis hemen el koymalı ve bu makineler devlet malı olmalıdır. Benzer yasalar farklı alanlarda da mevcuttur; örneğin kaçakçılık yapanların veya ormanda kaçak ağaç kesenlerin araçlarına devlet el koymaktadır. Aynı şekilde çevreyi kirletenlerin kullandıkları araç ve gereçlere de devlet el koymalıdır.
Çevre koruma polisi biriminin kurulması, Türkiye’deki çevre tahribatlarının önlenmesi ve doğanın korunması için elzemdir. Çevresel ihlal yapanların hukuki olarak ciddi yaptırımlarla karşılaşması, ekolojik dengeyi korumak adına büyük bir adım olacaktır. Bu birim, ülkemizde giderek büyüyen çevre sorunlarına kalıcı bir çözüm sunabilir.