Hadi bu defa pahalılık, rant, rezidans, kıyı yağması dışında bir konudan söz edelim Çeşme’den. Sermaye, yurttaş ve belediyeler Çeşme ile daha ziyade bu konular üzerinden ilişki kurup, ilgilendikleri için, Çeşme’nin diğer bazı özellikleri ve değerlerini ihmal ederler.
Çeşme turizm kentidir ama bunu daha ziyade deniz ve plaj ile gerçekleştirmektedir. Çeşme aynı zamanda bir tarih kenti midir? Evet, ama bu yönü hep arka planda kalmış ve ihmal edilmiştir.
Çeşme 12 İyon kentinden birine sahiptir ama bu çok hissedilir bir şey değildir. Eritrai, Çeşme denince akla gelen bir tarihi miras değildir.
Çeşme Kalesi de çok özel bir tarihi değerdir. Çeşme’nin sembolü olarak kullanılır ama önüne, Salih Güney’in deyimiyle, ucube büfeler kondurulmuş olduğu halde bundan rahatsız olan çok az kişi vardır. O kadar hassasız yani tarihi değerler konusunda.
İsmail Obası/Çeşmeköy, Çeşme’deki ilk Türk yerleşimi. Çeşmeliler bu bölgede en fazla mezarlığa giderler. Daha fazlasından haberdar değildir çoğu. Musalla Mahallesindeki kazı bazen haber olur basında. Ama arkeologların beş bin yıl öncesine tarihledikleri Tunç Çağı izleri Germiyan Köyü sınırları içerisinde olduğu halde, hiç gündeme gelmez. RES’ler dikilirken kepçelere kurban gider bazıları.
Liste uzun. Geçenlerde kısa bir süre de olsa Belediye Başkanı Lal Denizli ile bu konularda konuşma fırsatımız oldu. Kendisine bazı önerilerde bulundum bu konuya ilişkin olarak. Ve kendisinden de memnuniyetle bir şey öğrendim. Çeşme Belediyesi Tarihi Belediyeler Birliğine üye olmak için başvurmuş.
Başta söylediğim gibi ilgi başka konularda olunca Belediye yönetiminin aklına gelmemiş bir türlü bu üyelik. Tarih de ne ki, para mı getirir, rantı yok, avantası yok… Oysaki tarih kimliktir. Kentin belleğidir. Kentin kültürel zenginliğidir.
Gelelim Tarihi Kentler Birliğine, tam 463 üyesi var. Pötürge’den Çemişkezek’e kadar, yok yok. Yarımada’dan Urla ve Seferihisar Belediyeleri üye ama Çeşme yok.
“2000 yılında kurulan Tarihi Kentler Birliği, kültürel mirası koruma çalışmalarının niteliğini artırmak için uzmanlar ile yerel yönetimleri bir araya getirir. Üyesi olan tarihi kentlerin, kültür öncelikli koruma politikaları geliştirmesini teşvik eder.”
Tarihi olmayan ve tarihi hissetmeyen kentler, kimlikli kentler olamaz. Ayrıca bir turizm kenti ise Çeşme, tarihe bu kadar mesafeli olamaz. Bu doğru değil.
Bu anlamda, Çeşme Belediye Başkanlığının bu üyelik başvurusunu gayet olumlu bir adım olarak görüyorum. Tarihi önemseyen kent yönetimleri, korumacı olmak zorundadır. Ayrıca kentte tarihi bir bilinç ve duyarlılık için de bu konuda bazı adımlar atmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Aynı sohbet sırasında Belediye Başkanı Lal Denizli’ye hem bir Çeşme kültür envanteri hem de yeni bir Çeşme Sempozyumu önerdim. Bunlar Çeşme’nin tarihi ve kültürel mirasını korumaya katkı yapabileceği gibi aynı zamanda kentlilerde bir tarih bilinci, kent ve çevre duyarlılığı oluşumuna da katkı sağlar.
Sanırım 1997 yılın Nuri Ertan’ın Başkanlığı döneminde Çeşme Sempozyumu yapıldı. Bunlar daha sonra yayınladı da. O günden bu yana Çeşme ve çevresi hakkında birçok akademik çalışma yapıldı. Ayrıca yerel araştırmacılar da çeşitli yayınlar yaptılar.
Bunların bir sempozyum etkinliğinde sunulması ve daha sonra da yayın haline getirilmesi, tarih ve kültür konusunda hem yurttaş duyarlılığına katkı sağlayabilir hem de Çeşme Belediyesinin, Tarihi Kentler Birliğinin yanı sıra bazı uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerinde elinde bilimsel dokümanlar oluşturabilir.
Çeşme sadece deniz, plaj ve kumdan ibaret bir şehir değildir. Tarihine karşı bugüne kadar yeterli duyarlılığı göstermemiş olan bu kentin, bu gecikmeyi telafi için biraz daha hızlı ve karar hareket etmesinde yarar bulunmaktadır.