“Ölüm sen yine çok oluyorsun..” diyordu ya Can Yücel, evet çok oluyor gerçekten. Bazen kısmen beklediğimiz yerden geliyor ölüm haberi bazen de öyle olmuyor.
Sosyal medya ölüm pazarı gibi. Bu sabah telefonumu açar açmaz, Selma Artar’ın paylaşımı çıktı karşıma. “Erol abi…” diye başlıyordu ve Erol’un fotoğrafı da vardı. Gerisini okumaya gerek yok.
“Daha iyiyim hocam, inşallah yavaş yavaş toparlayacağım” bana telefonda söylediği son sözlerdi.
Yıllar önce tesadüfen ve sanırım çevre eylemleri sırasında tanıştık Erol ile. Bir süre geçtikten sonra benim Germiyanlıolduğumu öğrenince çok şaşırdı ve ama çok da memnun oldu. Çünkü Çeşme’de çevre eylemleri yazlıkçıların ve buraya metropollerden taşınanların ilgi gösterdiği bir eetkinliktigenellikle.
Sonra samimiyetimiz arttı. Çeşitli buluşmalar, toplantılar, projeler, hayaller vs.
Buluştuk bir gün Marina’da. Çeşme’yi konuştuk. Kültürel açıdan taşra hayatı yaşandığından söz ettik. Acaba sınırlı sayıda da olsa bir arkadaş grubu ile bir Kültür Buluşmaları etkinliği düzenleyebilir miyiz diye düşündük. Ve bu çerçevede çeşitli toplantılar, söyleşiler ve hatta kültür rotası adı altında etkinlikler düzenledik.
Erol’un vücudu dağlarda gezmeye izin vermiyordu ama organizasyon konusunda elinden geleni yapıyordu. Epey katılım da oluyordu ama süreklilik sağlamak zorlaşıyordu. Sonra baktık ki, zorla güzellik olmuyor. Zorlamaya gerek yok deyip bıraktık.
Ama Erol ile buluşmalarımız devam ediyordu. Çay sohbeti, rakı sohbeti, telefon sohbeti. Çeşme’ye uğradığımda işim bitince, rotamı Musalla Mahallesine çevirirdim. Ganyan Bayiinin önünde Erol’un Sercedes’i (eski bir Serçe) dururdu. Yolun diğer tarafında da kendisi. “Aaa hocam buyur çay içelim.” Yanındakilere tanıtırdı hemen beni… Bazen de bir arkadaş ile birlikte Sercedes’e atlayıp Germiyan’a gelirdi beni ziyarete.
Kızardı belediye başkanlarına. Yönetim zafiyetlerinden dolayı. En çok da Ekrem’e. Sadece rantçı olduğu için değil. Kendine biat etmeyenleri işinden ettiği için, insanlara iftira attığı için. Benim hakkımda da bir gün sosyal medya üzerinden bir iftira atmıştı Ekrem. Çoğu kişi sustu. Bazıları korktu. Bu söylediklerin yalan diyemedi. Ama Erol öyle mi… “Sen kim oluyorsun da Engin Hoca gibi birini ağzına alabiliyorsun..” diye başlayıp, gerekli sıvamayı yapmıştı, hiç unutmam.
Son yıllarda hastalıkları birbirine eklendi. Aylarca hastanede yattı. “Çok sıkıldım artık Engin hocam” demişti, hastanede son görüştüğümüzde. Sonra çok sevdiği Ovacık’a döndü. Ovacık ona iyi gelirdi. Evin balkonu, Çeşme kavunu, limonu, insanları, ne varsa onları severdi.
Hakkı Batur Demiray’ın sözleri ile veda edelim Erol’a. “Hey gidi kaptan, sen de ölecek miydin. Çeşme ve onun tabiriyle ‘Son Köy Ovacık’ muhabbet yüzünü kaybetti.”