Ülkemizi ve bizleri yasa boğan deprem sonrasında içimden hiç bir şey yapmak gelmedi nedense aklım, fikrim, kalbim hep orada onlardaydı.
Belki size garip gelebilir ama ilk hafta gece / gündüz neredeyse hiç gözümü bile kırpmadım. Bazen enkaz altındaki ses oldum, bazen enkaz önünde ailemin çıkarılmasını bekleyen anne oldum, baba oldum, çocuk oldum bekledim sabırla sağ salim çıksınlar istedim.
Kimi zaman sevincimden ağladım kimi zaman üzüntümden ama en çok da elimden bir şey gelmemesine üzüldüm, isyan ettim adeta…
Nasıl bir acı , nasıl bir keder bu böyle…
Her enkazın altında farklı farklı hikayeler, yaşanmışlıklar ya da yaşanamamışlıklar…
İnsanların sıcacık, huzurlu evleri 65 saniyede yerle bir oldu, kıyamet koptu adeta. Buz gibi soğukta betonun içinde beklediler. Kurtulan, sağ çıkan yaşadığına sevinemedi bile çünkü çoluğu çocuğu, bebeği, annesi, babası ya da bir yakını enkaz altında ölmüştü.
Acımız çok büyük, acımız çok ağır!
Yemekten, içmekten, yatmaktan utanır mı insan utandık, utandım…
En çok da reçel yemeye utandım kahvaltıda, yiyemeden boğazım düğüm düğüm düğümlendi, gözyaşlarımı tutamadım. Reçel gibi tatlı bir yiyeceğin bu kadar acı olacağı, canımı bu kadar yakacağı hiç aklıma gelmezdi…
99 Gölcük depreminden çocukken kurtulup Kahramanmaraş depremine 3 çocuğu ile yakalanan hemcinsim annenin feryadı, yine depremde 7 yaşındaki oğlu Yunus Emre’yi kaybeden hemcinsim Gülfer’in ağıdı geldi gözümün önüne…
Biri kızını, biri oğlunu kaybetti depremde…
Evlatlarının arkasından her iki annenin içini ne yaktı biliyor musunuz?
Evlatlarının istediği reçeli alıp ya da yapıp yedirememek…
O reçeli alamadan toprağa vermek yaktı kavurdu her iki anneyi de…
Her ikisinin de ortak dilekleri aynıydı; “ Keşke o reçeli alıp yedirebilseydim…!”
“Çocuğum benden reçel istemişti o reçeli yedirmeye fırsatım olmadı…!”
Ve her ikisin de tek tesellisi evlatlarının cennette birer melek olduğuydu…
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, depremin üzerinden tam bir ay geçti ve ben hala kahvaltıda reçel yemekten utanıyorum…
En çokta evlatlarını depremde kaybedip, o küçücük bedenlerini elleriyle toprağa veren ve arkasından “reçel alıp yediremedim” diye ağıt yaktıran bu çürümüş sistemden daha çok utanıyorum.